Site rengi

Tasarım

ABD Siyaseti ve Seçimleri Üzerine: Trump’ı Kim Seçti?

27.11.2024
140
A+
A-

Orhan Sur

Kahraman Gerilla Che Guevara’nın son derece doğru tanımlamasıyla insan soyunun başdüşmanı olan ABD Emperyalist Haydutları, 5 Kasım’da yeni devlet başkanlarını seçti, bildiğimiz gibi. Demokrat Parti adayı Kamala Harris’le ABD Emperyalist Devletinin 45’inci Başkanı faşist bunak Donald Trump’ın yarıştığı seçimleri Trump kazandı ve bir kez daha başkanlık koltuğuna oturdu. Faşist Trump, yeni yılla birlikte göreve başlayacak.

Parababaları medyasında yer alan haberlere bakılırsa, ABD Seçimleri son derece demokratik bir ortamda yapıldı ve ABD Halkı “kendi iradesiyle” yeni devlet başkanını seçti.

Pekiyi, ABD’de yapılan seçimler ve ortaya çıkan sonuç gerçekten ABD Halkının iradesini mi yansıtmaktadır? Seçimler gerçekten burjuva anlamda da olsa demokratik bir nitelik taşımakta mıdır?

Bu sorulara “evet” yanıtını verebilmek, ABD Emperyalist Devletinin burjuva demokrasisiyle yönetildiğinin kabulünü gerektirir. Oysa gerçeklik bu değildir. Burjuva demokrasisi, bilindiği gibi Kapitalizmin “Serbest Rekabetçi Dönem”inin ürünüdür. Burjuva devrimlerini başarıya ulaştırmış; kralları, imparatorları, monarkları, padişahları, şahları vb. tahttan indirmiş, burjuvazinin sınıf olarak iktidarını tam anlamıyla tesis etmiş, Kapitalizmi tüm kurum ve kurallarıyla inşa etmiş devletler, 20’nci Yüzyıl’a kadar demokratik bir işleyişe sahip olmuşlardır.

Ancak 20’nci Yüzyıl’la birlikte artık Kapitalizmin Serbest Rekabetçi Dönemi ortadan kalkmış, “Tekelci Kapitalizm Dönemi” yani “Emperyalizm Çağı” başlamıştır. Burjuva demokrasisi ise Emperyalizm Çağıyla birlikte son bulmuştur. Lenin Usta’nın deyişiyle “Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” olan Emperyalizm aşamasına sıçramış devletlerde artık burjuva demokrasisinin yerini bütünüyle Mali Oligarşi yani Finans-Kapital Diktatörlüğü almıştır.

Kapitalizmin artık çürümüş, asalaklaşmış ve yok olmaya mahkûm hale gelmiş Tekelci aşamasına erişen emperyalist devletlerdeki seçimler de doğal olarak birer kandırmacadan, göz boyamadan ibarettir. Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı Nurullah Efe Ankut, 2020 yılının Kasım ayında kaleme aldığı bir makalesinde bu gerçekliği net bir şekilde şöyle ifade etmiştir:

“Emperyalizm Çağında devlet, artık Bankalar Tapınağında birleşen-toplanan bir avuç Tekelin-Finans-Kapital’in yürütme komitesi gibi çalışır. O işlevi görür…

“Artık kimin Başkan, kimin bakan, kimin parlamenter olacağına sadece bu Finans-Kapital örgütleri karar verir…

“Demokrasi de, serbest seçimler de boş lakırdıdan, kandırmacadan ibaret olur…”[1]

Bu gerçekliğe rağmen on milyonlarca ABD’li, tıpkı bizim çilekeş halklarımız gibi belirli aralıklarla (dört yılda bir) sandığa gidip oy kullanarak “demokrasi şöleni” içinde devlet başkanının yanı sıra merkezi ve yerel yöneticilerini seçtiğini zanneder. “Amerikan rüyası” palavralarına kulak asılmasın; Amerikan Halkı da en az Türkiye’nin çilekeş halkları kadar cahil bırakılmıştır, sınıf pusulasından mahrum hale getirilmiştir. O yüzden ABD Emperyalist Devletinin, kendisi ve dünya halkları üzerindeki baskısını, sömürüsünü görmez-göremez. Zaten ABD Emperyalist Haydudu da kendi sınırları içerisinde bir halk hareketinin gelişmesine, serpilmesine asla izin vermez. Özellikle sınıfsal taleplerin dile getirildiği geniş çaplı eylemlere izin vermez. Ezilenlerin, sömürülenlerin zaman zaman patlak veren isyanlarını şiddet araçlarıyla anında bastırır. George Floyd eylemleri ve kitlesel öğrenci protestolarının bastırılma biçimi, ABD’nin kendi halkına yönelik bu gaddarlığının en somut örneklerindendir.

Hal böyle olunca ABD Halkı, seçimlerde emperyalist tekellerin önüne çıkardığı “Cumhuriyetçi” ya da “Demokrat” iki adaydan birine yani kendi cellatlarına oy yağdırır.

Pekiyi, “Cumhuriyetçi” ya da “Demokrat” Parti’den olmayan birinin aday olmasının önünde bir engel var mıdır?

Resmiyette yoktur. Bizdeki gibi belli kriterleri taşıyan herkes aday olabilir. Gerçi bizde kriterleri taşımayanlar da aday hatta “cumhurbaşkanı” olabiliyor. AKP’nin Diplomasız Reisi buna somut örnektir. İşin bu yönünü geçelim…

Cumhuriyetçi ya da Demokrat Parti’den olmayan kişilerin devlet başkanlığına aday olmalarının önünde anayasal anlamda bir engel yoktur ama fiiliyatta bu iki partiden birine mensup olmayan adayların esamisi okunmaz. Oysa 2024 yılının Haziran ayı itibarıyla ABD’de; “Oy pusulasında yer almaya hak kazanmış en az 53 farklı siyasi parti bulunmaktadır. Eyalet düzeyinde ise toplamda 235 siyasi parti vardır.”[2]

Ancak Amerikan Finans-Kapitali, özellikle iki siyasi parti (Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti) içinde örgütlenmiştir. Daha doğrusu bu iki siyasi parti, ABD’li Finans-Kapitalistlerin siyasi plandaki enstrümanlarından başka bir şey değildir. Mevcut şartlar altında ABD’de, bu iki parti dışındaki onlarca siyasi partinin başarı gösterme şansı yok denecek kadar azdır. Bu partilerin iktidara gelmesi ise olasılık dahilinde bile değildir.

İşte bu yüzden ABD’deki her seçimde, sadece Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti adaylarının isimlerini duyarız. Örneğin 5 Kasım’daki ABD Seçimlerinde Cornel West, Jill Stein, Chase Oliver, Claudia De la Cruz gibi isimler de başkan adayı olmuştur.[3] Bırakalım yandaşıyla muhalifiyle bizim yerli satılmış medyayı, bu isimler ABD’nin ana akım medyasında bile neredeyse hiç zikredilmemiştir. Çünkü yukarıda da altını çizdiğimiz gibi bu emperyalist devletin siyaseti, tüm emperyalist devletlerde olduğu gibi, zaman zaman birbirleriyle rekabet eden ancak çoğunlukla banka kubbesi altında etle tırnak gibi kaynaşmış olan Mali Sermayenin, yani Finans-Kapitalistlerin, yani büyük emperyalist tekellerin egemenliğindedir. Kimi Finans-Kapitalistler Cumhuriyetçi adayları desteklerken kimileri de Demokrat adayları destekler. Finans-Kapitalistler her seçimde aynı partiyi destekleyecek diye bir kural yoktur. Her seçimde en çok hangi partinin iktidarının kendilerine yarayacağını düşünürlerse o partiyi desteklerler.

Tüm emperyalist devletlerde olduğu gibi ABD’de de seçimler, aslında politik arenadaki isimler arasındaki yarışın değil, emperyalist tekellerin birbirleri arasındaki yarışının bir tezahürü niteliğindedir. Ve bu yarışın çok az bir bölümü medyaya yansır, halk tarafından bilinir. Örneğin, Forbes Dergisi’ne göre an itibarıyla 303.7 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin insanı olan Elon Musk[4], ABD Seçimlerinde göstere göstere Trump’ı desteklemiş ve bu faşist bunağın seçim kampanyasına en az 119 milyon dolar (yaklaşık 4 milyar 100 milyon TL) bağışta bulunmuştur.[5] Nitekim bunun karşılığını da almıştır. Reuters’tan okuyalım:

“ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, Salı günü Elon Musk’ı, daha verimli bir hükümet yaratmayı amaçlayan bir göreve atadı ve Trump’ın seçilmesine yardımcı olmak için milyonlarca dolar bağış yapan dünyanın en zengin adamına daha fazla nüfuz verdi.”[6]

Gördüğümüz gibi durum son derece net: Musk, Trump’a seçim kampanyası için (kamuoyunun bildiği kadarıyla) 119 milyon dolar veriyor; Trump ise Musk’a kendi markalarını daha geniş çapta tekelleştirerek ABD başta olmak üzere tüm dünyada daha fazla bölgeyi yağmalamasının yolunu açmak için “daha fazla nüfuz” sağlıyor. Al gülüm, ver gülüm hesabı yani…

Pekiyi, ABD’li Finans-Kapitalistler sadece Cumhuriyetçi aday Trump’ı mı destekledi?

Kuşkusuz böyle bir durum eşyanın tabiatına aykırı olurdu. O zaman Demokrat Parti adayı Kamala Harris, Trump karşısında hiçbir varlık gösteremezdi. Tıpkı yukarıda isimlerini zikrettiğimiz Yeşil Parti, Özgürlükçü Parti, Sosyalizm ve Kurtuluş Partisi’nin adayları ya da bağımsız adaylar gibi etkisiz eleman olarak seçimlerde boy gösterirdi. Oysa Kamala Harris de emperyalist tekeller tarafından desteklendi.

Hem de kim tarafından?

Tıpkı Musk gibi bir teknoloji-bilişim tekelinin, Microsoft’un kurucusu; yine Forbes’a göre an itibarıyla en zenginler listesinde on dördüncü sıraya gerilemiş olan Bill Gates tarafından. New York Times’tan okuyalım:

“Bill Gates, kapalı kapılar ardında Harris’e 50 milyon dolarlık bağışla destek verdiğini söyledi

“Dünyanın en zengin insanlarından biri olan Bill Gates, onlarca yıl siyasetin dışında kaldıktan sonra, kısa bir süre önce Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in başkanlık kampanyasını destekleyen bir sivil toplum kuruluşuna yaklaşık 50 milyon dolar bağış yaptığını kapalı kapılar ardında belirtti. Bu bilgi, konuyla ilgili Bill Gates’le görüşen üç kişiden alınmıştır.

“Bağışın gizli kalması planlanmıştı. Microsoft’un kurucularından biri olan Gates, Harris’i kamuoyu önünde desteklemedi ve bu bağış, Gates’in, daha önce bu tür bağışlardan uzak durma stratejisinde önemli bir değişiklik anlamına gelmektedir.

“Bu yıl arkadaşları ve diğer bazı kişilerle yaptığı özel görüşmelerde, Gates’in ikinci bir Donald Trump başkanlığının nasıl olabileceği konusunda endişelerini dile getirdiği belirtiliyor. Gates’in düşüncelerine yakın bir kaynağa göre, Gates her iki adayla da çalışabileceğini vurgulamış durumda. Gates, Harris ile derin bir ilişkiye sahip değil, ancak Biden-Harris yönetiminin iklim değişikliği konusundaki çalışmalarını takdir etti. Gates’in hayırseverlik kuruluşu olan Bill & Melinda Gates Vakfı, Trump’ın seçilmesi durumunda aile planlaması ve küresel sağlık programlarına yönelik potansiyel kesintiler konusunda ciddi endişelere sahip. Bu bilgi, vakfa yakın iki kişi tarafından dile getirilmiştir.”[7]

Gördüğümüz gibi Bill Gates, Musk’ın Trump’a yaptığı gibi Harris’e açıktan bir destek sunmuyor. Daha dengeli ve usturuplu bir tutum takınıyor. “Her iki adayla da çalışabileceğini”, “Harris ile derin bir ilişkiye sahip” olmadığını ancak Biden-Harris ikilisinin “iklim değişikliği” konusundaki çalışmalarını takdir ettiğini söylüyor. Bir “hayırseverlik kuruluşu”na sahip olan bu Finans-Kapitalist o kadar “hümanist” ki Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda “aile planlaması ve küresel sağlık programlarına yönelik potansiyel kesintiler konusunda ciddi endişeler” duyuyor. Yani Gates’in derdi, “iklim değişikliği”, “aile planlaması”, “küresel sağlık programı” vb. Yerseniz tabiî…

ABD Halkının büyük bir kesimi bunu yiyebilir, nitekim yiyor da. Ancak Finans-Kapitalistlerin ciğerini bilen biz Gerçek Komünistler bu tür yalanları yemeyiz. Gerçekliğe baktığımızda, bunun Gates’in sahip olduğu tekelci şirketlerle Musk’ınkiler arasındaki nüfuz yarışı olduğunu net bir şekilde görebiliriz. “İklim değişikliği”, “küresel sağlık programları” gibi sorunlar sadece işin sosudur, garnitürüdür. Finans-Kapitalistlerde böyle kaygılara rastlanmaz. Halkımızın deyişiyle onların dini imanı paradır, daha fazla kârdır, daha fazla sömürüdür.

Elon Musk ve Bill Gates, Finans-Kapitalistlerin ABD Başkanlık Seçimlerine doğrudan müdahalesinin sadece kamuoyuna yansıyan örnekleridir. Bir de dev petrol ve silah tekellerinin ABD siyasetine, dolayısıyla seçimlerine müdahalesi, daha doğrusu bütünüyle şekillendirmesi söz konusudur ki o, hiçbir zaman basına yansımaz. Ve hangi aday seçilirse seçilsin, ABD’nin dış politikalarının özünde asla bir değişiklik olmaz. ABD’li tekeller tarafından belirlenen bu politikaların özü; dünyanın daha fazla bölgesine nüfuz etmek, dünya halklarının yarattığı değerleri daha fazla gasp etmek, bu uğurda dünya halklarını daha fazla kan ve gözyaşına boğmaktır.

Ve kuşkusuz ABD Emperyalist Haydutları, önümüzdeki süreçte de Biden dönemindeki aşağılık politikaları sürdürecektir. Ortadoğu’da Filistin ve Lübnan Halkları, ABD silahlarıyla kitlesel olarak katledilmeye devam edilecektir. ABD Emperyalist Haydutlarının ülkemizi de içine alan Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçirilmesine yönelik çabaları sürecektir. ABD silahları, Nazi artığı Burjuva Ukrayna Ordusu’nun elinde Rusya’ya karşı kullanılmaya devam edilecektir. ABD’nin, kahraman Küba Halkına yönelik olarak 1959’dan bu yana uyguladığı insanlık dışı abluka sürecektir. Kısacası faşist bunak Trump, Biden’dan devraldığı tüm sömürü, soygun ve katliam politikalarını aynen devam ettirecektir.

Yani mesele, Harris’in mi yoksa Trump’ın mı seçileceği meselesi değildir. Mesele, ABD Emperyalizminin varlığını ve hükmünü sürdürebilmesi için yukarıda sadece küçük bir bölümüne değindiğimiz insanlık düşmanı güncel politikaları uygulamaya mecbur olmasıdır.

O halde biz Gerçek Devrimcilere düşen görev; zaten iyice çürümüş, asalaklaşmış bulunan Kapitalizmin bu son aşamasının yani emperyalizmin dünya üzerindeki egemenliğine son vermektir.

Yazımıza Kahraman Gerilla Che Guevara ile başlamıştık, yine onunla bitirelim:

“Emperyalizmin bir dünya sistemi olduğunu, kapitalizmin son aşaması olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız ve o dünya çapında yenilgiye uğratılmak zorundadır. Bu mücadelenin stratejik sonu, emperyalizmin yıkılması olacaktır. Bize, bu dünyanın sömürülenlerine ve azgelişmişlerine düşen pay, emperyalizmin temellerini ortadan kaldırmaktır: biz ezilen uluslar, onlara sermaye, hammadde, teknisyen ve ucuz emek vererek ve onlardan yeni egemenlik araçları olan yeni sermaye, silah ve her çeşit materyal alarak mutlak bir bağımlılık içine sürüklenmekteyiz.

“Bu stratejik hedefin temel unsuru tüm halkın gerçek kurtuluşu olacaktır. Pek çok olayda bu kurtuluş silahlı mücadeleyle gerçekleşecek ve Bizim Amerika’da sosyalist devrim kaçınılmaz olacaktır.

 “Emperyalizmin yıkılması hedeflenirken, onun başını kimin çektiği kesinlikle belirlenmek zorundadır. Bu, ABD’den başkası değildir.

“(…) düşmandan nefret etmeyen bir halk vahşi bir düşmanı yenemez.

“(…)

“Ve insanlığın kurtuluşu uğruna verilen savaşın bayrağı altında, uluslararası proleter ordularla gerçek bir proletarya enternasyonalizmi geliştirmeliyiz.

“(…)

“Eğer dünyada ölümün kendi paylarına düşen kısmıyla ve müthiş trajedileriyle, her günkü kahramanlıklarıyla, emperyalizme bitmez tükenmez darbeler indirerek, dünya halklarının artan nefretiyle emperyalizmin güçlerini parçalamak için iki, üç daha fazla Vietnam gün ışığına çıksaydı, geleceğe daha güvenli bakabilirdik!”

“Bizim her eylemimiz emperyalizme karşı bir savaş çağrısı ve insanlığın en büyük düşmanı ABD’ye karşı halkların birliği için bir savaş marşıdır.”[8]

17 Kasım 2024

[1] https://www.hkp.org.tr/amerikan-usakligiyla-yetinmediler-turk-solunu-da-peslerine-takarak-pacavraya-cevirdiler/.

[2] https://ballotpedia.org/Political_parties_in_the_United_States.

[3] https://www.theweek.in/news/world/2024/11/05/its-not-just-trump-and-harris-meet-third-party-candidates-in-us-election-fray.html

[4] https://www.forbes.com/real-time-billionaires/#19b618ee3d78.

[5] https://edition.cnn.com/2024/11/06/business/elon-musk-election-bet/index.html.

[6] İtalikler bize ait, https://www.reuters.com/world/us/trump-says-elon-musk-vivek-ramaswamy-will-lead-department-government-efficiency-2024-11-13/.

[7] https://www.nytimes.com/2024/10/22/us/elections/bill-gates-future-forward-kamala-harris.html.

[8] Che’nin 1967 yazında Havana’da toplanan OLAS Konferansı-Tricontinental (Afrika, Asya ve Latin Amerika Halkları Dayanışma Örgütü Konferansı)’na Bolivya’daki savaş mevzisinden gönderdiği mesaj.