Bir Ortadoğu masalı
Bir varmış bir yokmuş, çok zengin Parababaları varmış. Öyle zengin, öyle zenginmişler ki doktorlara büyüler yaptırıp 150 yaşına kadar yaşayabiliyorlarmış. Tabiî bu kan emicilere para lazım olduğundan iki parti kurmuşlar uzak ülkelerin birinde. (Aslında her güruha göre irili ufaklı bir kaç parti kurmuşlar da işte biz bu masalda en büyüklerini anlatalım sizlere.)
Partinin biri demiş ki sağ tarafı ben tutacağım, diğeri demiş sol taraf bende.
Başlamışlar seçim vaatlerine, seçilince de o vaatleri yapmaya.
Sağ tarafı tutan parti dağıtmış makarnayla kömürü… Oh ne âlâ memleket. Karnım doyuyor mu doyuyor demiş sağ tarafta duran halk. Aç olmayana makam mevki vermiş, onlar da onu kaybetmemek için saflarından ödün vermemiş. Bir tutam vatan, millet, Sakarya serpmiş aralara… Her neyse biz biliyoruz bu kısmı uzatmayayım.
Gelelim sol taraftaki partiye.
Ona dağıtacak bir şey kalmamış. O da başlamış umut dağıtmaya. Yapılan haksızlıklara karşı sadece konuşmalar yapmış, gidip bir dava açmamış misal. Oylar çalınmış “Hakkınızı sandıkta arayın.” demiş. “Biz o büyük önderin partisi değiliz.” demiş. “Paşa, paşa oy vereceksiniz.” demiş. “ ABD müttefikimiz.” demiş. Demiş, sadece demiş işte. Bir sürü şey deyip umut satmış, umut vermiş. Sol taraftaki halk da inanmış. Umut etmiş. Yüzlerce km öteden, her türlü engellemeye karşı mitinglere gitmiş. Sandık başlarında sabaha kadar beklemiş. Ama bir açıklamayı hak edememiş de WhatsApp mesajı ile idare etmek durumunda kalmış.
Bu iki partinin önderleri de aynı kapıdan ekmek yermiş. Aynı tastan su içermiş. Halka ise.. Yani bize… Hep hayal kırıklığı, hep gözyaşı, hep açlık, hep mutsuzluk kalırmış.
Masallar iyi sonla biter. Sadece daha yazmadık.
İş; doğru yönü görmekte. Demek ki “uzun” ya da “ince” bir yolculuk değil heybemizdeki.
Mersin’den Kamu Emekçisi
Bir Yoldaş