Nedir Bu Aile Hekimlerine Çektirdikleri?
Av. Tacettin Çolak
Ülkemizde Aile Hekimliği uygulaması; Dünya Bankası gibi Uluslararası finans tekellerinin dayatmasıyla Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP)’nin bir parçası olarak gündeme getirildi.
SDP ile her ne kadar “yaygın, kolay erişilen sağlık hizmetinde yüksek motivasyonla çalışan sağlık insan gücü ile nitelikli ve etkili sağlık hizmetleri”nin amaçlandığı söylense de uygulama hiç de öyle olmamıştır.
Tam da Batılı Emperyalistlerin projeleri doğrultusunda sağlık hizmetleri kâr getiren bir sektöre dönüştürülmüş, dolayısıyla da hastalara müşteri muamelesi yapılır olmuştur.
Diğer yandan özel hastanelerin önü açılmış, sosyal güvenlik sistemleri (Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur) tekleştirilmiş, başta SSK Hastaneleri olmak üzere kamusal sağlık hizmeti verilen Sağlık Ocakları ortadan kaldırılmıştır.
Geldiğimiz noktada hasta garantili devasa “Şehir Hastaneleri” yaparak yerli yabancı Parababalarına kaynak aktarmaya başladılar. Tıpkı geçiş garantili otoyollar, köprüler gibi…
Batılı Emperyalistlerin talimatları doğrultusunda oluşturulan SDP bünyesinde en fazla mağdur edilenler ise Aile Hekimleridir.
Esasen Halkın Kurtuluş Partisi Programı’nda yer aldığı şekliyle; Sağlık Emekçileri Sendikaları yardımı ile özerk ulusal iradeye kavuşturulacak bir sağlık sisteminde; her yuvayı doğal abone sayıp koruyucu hekimlik hizmetlerinin geliştirileceği Aile Hekimliği kurumuna; tıp ve halk örgütlerinin kontrolü ve seçimiyle yönetilecek Hastaneler sistemine bizim de bir itirazımız olamaz.
AKP’giller, başlangıçta, Dünya Bankasının dayattığı sistemi oturtmak için astronomik maaşlarla Aile Hekimliğine geçişleri cazipleştirdiler, teşvik ettiler.
Geçiş sürecindeki uzun tartışmalar ve karşı mücadelelere rağmen 2005’te pilot uygulama olarak Düzce’de başlatılan Aile Hekimliği kademeli olarak yaygınlaştırıldı ve 2010 yılı itibarıyla ülke genelinde uygulamaya geçildi.
5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu ve 2013 tarihli Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği (AHUY), Aile Hekimlerine; kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinden birinci basamak sağlık hizmetleri ile ilgili teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerine uzanan geniş bir sağlık hizmeti sunma görevi, yetki ve sorumluluğu yüklemiştir.
Bu geniş görev, yetki ve sorumluluk alanı içinde; birinci basamak tedavi edici sağlık hizmetlerinin yanı sıra koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerini sunma, toplum sağlığı hizmetlerine yardımcı olma, sağlık hizmet sisteminin yürütülmesi ve koordinasyonuna yönelik kayıtları tutma ve bildirimlerde bulunma, sağlık sistemi tarafından kişiye yönelik her türlü rapor, sevk evrakı ve reçete düzenlenme gibi görevler (siz onu angarya işleri diye okuyun) Aile Hekimlerine yüklenmiştir.
Bu geniş görev ve sorumluluk alanı içinde Aile Hekimlerinin hukuki statüsü, çalışma ve istihdam şartları, ücretleri, işveren niteliklerinin olup olmadığı konuları ise mevzuatta netleştirilmemiştir. Bu alanda bir belirsizlik hâkimdir.
Örneğin; Aile Hekimleri sendikaya üye olabilmekteler ama Aile Sağlığı Merkezlerinde hemşire ve diğer elaman çalıştırabilmekteler. Bu haliyle Aile Hekimleri kamu çalışanı mı işveren mi belirsizdir.
Sürekli değişiklikler yapılan AHUY’de Kasım 2024’de yapılan son değişiklikle Aile Hekimlerinin çalışma koşullarında ve özlük haklarında kazanılmış hakları dahi geriye götürücü düzenlemeler getirilmiştir.
Başlangıçta Aile Hekimine 4 bin kişiye kadar hasta kayıt yaptırabilir ve aile hekiminin ücreti de bu sayıya göre hesaplanırken, değişiklikle Aile Hekimlerinin ücreti 3 bin 500 hasta sayısı üzerinden hesaplanmaktadır. Hal böyle olunca Aile Hekimlerinin maaşı yüzde 12,5 düşürülmüş oldu.
Yönetmelikteki yeni değişiklikle, hastaların yılda yediden fazla, ikinci veya üçüncü basamak sağlık hizmetlerine (örneğin devlet veya araştırma hastanelerine) başvurması durumunda Aile Hekimlerinin maaşından kesinti yapılıyor.
Başka bir anlatımla, yönetmelik; hastaların doğrudan hastaneye başvurmasını engellemiyor, dolayısıyla hastalar istedikleri hastaneye gitmeye devam ediyor. Fakat hastaların tercihinden dolayı Aile Hekimleri maaş kesintisiyle cezalandırılıyorlar.
Aile Hekimlerinin gebe ve çocuk izlem sayısı, aşı takibi, kronik hastalık izlemi ve kanser taramaları gibi koruyucu sağlık hizmetleri performans kriterine bağlanmış durumda. Bu alandaki performans değerlendirmelerine göre maaşlarında ciddi kesintiler yapılmakta.
Örneğin Aile Hekimi, teşhis ettiği bir hastalığı tedavi edemediği için ya da yazdığı bir ilacı devlet karşılamadığından hastayı sevk etmek zorunda kalıyor.
Diğer yandan da çok antibiyotik, ağrı kesici ve mide ilacı ortalaması geçen yıldan fazla ise, hasta memnuniyet oranı il ortalamasından düşük ise, son altı ayda gelmeyen hastalar nedeniyle Aile Hekiminin maaşından kesinti yapılıyor.
Yani getirilen bu ucube sistemle Aile Hekimlerinin başarısı kaç hastaya baktıklarıyla ve hasta memnuniyetiyle ölçüyor. Hastaların hekim memnuniyeti anketine dahil edilmeleriyle tıpkı öğretmenlerin velilere denetlettirildiği gibi Aile Hekimlerini de hastalara denetletiyorlar. Bu ise onur kırıcı bir uygulamadır.
Yönetmelikle getirilen performans kriterleri Aile Hekimlerinin gebe ve lohusa takiplerini düzenli ve sık aralıklarla yapmalarını zorunlu kılıyor. Yani bir gebenin gebelik sürecinde yedi kez, lohusanın ise doğum sonrası dönemde yine yedi kez aile sağlığı merkezine gitmesi bekleniyor.
Eğer Aile Hekimleri bütün işi gücünü bırakıp kapı kapı lohusa, gebe takip etmez ve bu sıklıkta takip yapamazsa maaşından kesinti yapılıyor.
Sağlık Bakanlığı aşı teminini yapması gerekirken burada yaşanan eksikliklerin sorumluluğu yine Aile Hekimlerine yıkılıyor.
Aile Hekimlerinin ücretli izin hakkı bile yok. Yıllık izin aldıklarında yerine diğer aile hekimi vekâlet etmezse ücretleri kesiliyor.
Bütün bu performans kriterlerine ulaşmanın zorluğu ortadayken Aile Hekimlerinin sözleşmelerinin yenilenebilmesi için bakanlık tarafından belirlenen gebe izlemi, aşı takibi, kronik hastalık izlemi gibi hedef göstergelere ulaşmaları gerekiyor. Dolayısıyla sözleşmesinin yenilenebilmesi için Aile Hekimleri yukarıda bir kısmına yer verdiğimiz koşuşturmacalarla boğuşmak zorunda kalıyor.
Bunlar da yetmiyor, Aile Hekimleri hizmet verdikleri Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) için bakanlık tarafından bina tahsis edilse dahi kira ödüyorlar. Bakanlıkça tahsis edilmediğinde ise ASM’yi kendileri bulup kiralamak zorundalar. Binanın boyası-badanası, suyu, elektriği gibi bakım ve onarım masrafları, masa-sandalyeden muayene sedyesine kadar bütün müştemilatını Aile Hekimi ayarlamak zorunda.
Bütün bunlara ek olarak Aile Hekimlerine yapılan ek ödemeler dahil tüm ücretler bordrolandırıldığından yılın ikinci ayından sonra yüksek vergi dilimlerine sokuluyorlar. Oysa diğer kamu kamu kurumlarında ek ödemeler vergiden muaf tutuluyor. Aile hekimlerinin gelirlerinin yüzde 35’i vergiye gidiyor.
Görüldüğü gibi, devlet, Aile Hekimlerine çektirdikçe çektiriyor. Bu mesleğin başlangıçtaki cazibesi kalmamış durumda. Yukarıda bir kısmı belirtilen onur kırıcı yönetmelik değişikliklerine karşı üç gün, beş gün, beş gün olmak üzere toplam 13 gün iş bırakma gibi ciddi eylemler örgütleyen Aile Hekimleri, yapılan ücret kesintilerinden dolayı da mağdur duruma düştüler.
Sonuç olarak; AKP’giller iktidarında toplumdaki birçok saygın meslek gibi hekimlik mesleği de itibarsızlaştırılmıştır. “Bu iktidar bize doktor dövme hakkı verdi” diyen meczupların türediği bir toplumda hekimlik mesleğinin onuru da ancak Demokratik Halk İktidarında korunup geliştirilecektir.
Öyleyse HKP saflarında örgütlü mücadele etmekten başka yol yoktur.
10.02.2025