Site rengi

Tasarım

Parababalarının adaleti budur Kadınımız!

08.08.2018
771
A+
A-

M. Gürdal Çıngı

Aşağıda okuyacağınız haber bizi çok etkiledi. Çok duygulandırdı. Bir yandan ağladık, bir yandan öfkelendik.
Ağladık, çünkü haberdeki kadın çok büyük acılar çekmiş. Ve hâlâ da çekmeye devam ediyor.
Ağladık. Çünkü o kadının çektiği acıları yüreğimizde duyduk.
Öfkelendik, çünkü tümüyle bu düzenin iğrençliklerini ortaya koyuyor yaşananlar.
Öfkelendik. Çünkü hâlâ yaşanmaya devam ediyor bu iğrençlikler. Okuyalım haberi:

***

Tecavüz dehşetini ağlaya ağlaya anlattı

Erzurum‘da 9 yıl önce kuzeninin tecavüzüne uğrayan M.A. (29), 2014’te görülen davada 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan sanık A.K.’nin (38) hala tutuklanmamasına tepki gösterdi. Dosyanın Yargıtay’dan dönmediğini belirten M.A., “Tecavüz eden değil de tecavüze uğrayan suçlu gibi. Adalet suçsuz insanların ağlaması mı, hayatlarının mahvolması mı?” dedi.

Olay, 22 Kasım 2009’da meydana geldi. Bir kamu kurumunda müfettiş olan evli ve 3 çocuk babası A.K., dayısının kızı olan M.A.’yı konuşmak için yanına çağırdı. M.A.’yı, sevgilisi L.A. ile olan ilişkisini babasına anlatmakla tehdit eden A.K., genç kızı köylerine yakın bir bölgeye götürdü. A.K., iddiaya göre kum ocağında aracının kapısını kilitleyerek ellerini bağladığı kuzeni M.A.’ya tecavüz etti. M.A.’yı darp ve bıçakla tehdit eden A.K., yaşananları kimseye anlatmamasını, anlatırsa da sevgilisinden bilineceğini söyledi. Eve yüzü kan içerisinde dönen M.A., başından geçenleri bir süre sonra yakınlarına anlattı. Babası ve akrabalarından baskı gören M.A., ancak 4 yıl sonra savcılığa giderek kuzeninden şikayetçi olabildi.

Şikayet üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, akrabalar tanık olarak dinlendi. Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden verilen kurul raporunda M.A.’da uğradığı cinsel saldırı eylemi neticesinde kalıcı ruh sağlığı bozukluğu oluştuğuna mütalaa edildi. A.K. hakkında Erzurum 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Suçlamaları kabul etmeyen A.K., kuzeni ile 15 dakika aracında konuştuklarını, sonra kendisinin eve gittiğini ileri sürdü. Tutuksuz yargılanan A.K., 2014 yılında ‘nitelikli cinsel saldırı’ suçundan 8 yıl 4 ay, ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçundan da 2 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edildi.

‘9 YIL GEÇTİ, HÂLÂ KÂBUS GÖRÜYORUM’

Dosyanın hâlâ Yargıtay’dan dönmemesi nedeniyle mağdur olduğunu aktaran M.A., kendisine bunları yaşatan kuzeninin cezaevinde olmamasına tepki gösterdi. Hayatının zindana döndüğünü vurgulayan M.A., başından geçenleri gözyaşları içerisinde şöyle anlattı:

“2009 yılında halamın oğlu tarafından tecavüze uğradım. Tecavüze uğradıktan sonra yakın akraba olduğu için ve babamdan yediğim dayak yüzünden şikayetçi olamadım. 4 yıl sonra gidip şikayetçi olabildim. 2014’te davası görüldü 10 yıl 10 ay hapis cezası aldı. Karar Yargıtay’da hala onanıp gelmedi. Boğazıma bıçak dayamıştı. Boğazımı öyle sıkmıştı ki ellerinin izi çıkmıştı. Avuç avuç saç döküldü. Sürekli kafamı bir yerlere vurdu. Beni öldürüp oraya gömeceğini söyledi, elinden kurtulmam mucizeydi. Dışarıda yürürken sanki anlımda yazıyor, herkes biliyor gibi utanıyorum. Kendimden iğrendim. Yargılamanın uzun sürmesi hayatımı mahvetti. Yalan söylediğim düşünülüyor. Akrabalar beni suçluyor. Babam bana değil, halamın oğluna inanıyor. Bir kişi tecavüze uğramasa, ‘uğradım’ diyebilir mi? Neden 4 yıl boyunca söylemedim bunu sorguladılar. Hangi kadın bunu kolaylıkla söyleyebilir ki. Tecavüze uğradıktan sonra tek düşündüğüm yıkanmak, temizlenmekti. Kendimi o kadar pis ve iğrenç hissediyorsun ki, söyleyemiyorsun, inanmayacaklarından korkuyorsun. Ben ağzım burnum dağılmış şekilde bunu söylemek istediğimde bir de babamdan dayak yedim. 9 yıl geçti hala kabus görüyorum. Nefesin kesiliyor konuşamıyorsun. Ağzından çıkmıyor o cümle. Kabullenmek istemiyorsun, ‘rüyaydı’ diyorsun. Gerçek olduğunu bile kabullenmek istemiyorsun.”

‘BENİM HAKKIMI KİM SAVUNACAK’

Kendisine tecavüz eden kuzeninin, hiçbir şey olmamış gibi mutlu bir hayat sürdüğünü söyleyen M.A., ’Hapse girecek, herkes suçunu çekecek’ dedim. Cezaevine girse de içim, öfkem soğumayacak. Sanki hep suçlu bizmişiz gibi, tecavüz eden değil de tecavüze uğrayan suçlu gibi. İnsanların sana bakış açısı, arkandan konuştukları çok
zoruna gidiyor. 9 yıl oldu suçlu benim, o değilmiş gibi yaşıyor. Herkes hayatından memnun, bir çocuğu daha oldu. Mutlu mesut şekilde hayatına devam ediyor. Peki benim hayatım ne oldu, benim hayatım nerede? Benim hakkımı kim savunacak? Nerede adalet?” diye konuştu.

‘ADALET, SUÇSUZ İNSANLARIN AĞLAMASI MI?’

Sevgilisi L.A. ile daha sonra evlendiklerini, ancak onun da kendisine inanmadığını anlatan M.A., yetkililerden yardım istedi. Çok sevdiği eşinin de kendisini 15 gün önce evden attığını belirten M.A., “İlişkimizi babam öğrenmesin diye halamın oğlu ile buluşmaya gitmiştim. L. ile 2016 yılında evlendim. Evlenmeden önce eşim her şeyi biliyordu, bunu bilerek benimle evlendi. Evliliğimizin üçüncü gününden beri sürekli kavga ve tartışma yaşıyorum. Eşim de bana inanmadığını söylüyor, sürekli hakaret ediyor. Tüm bunların hepsi o dönem sevgilim olan, şimdiki eşim yüzünden oldu. Kuzenim tecavüz öncesi tehdit etmişti. Söylediğimde umursamadı. Eşimi çok sevdim, onun için her şeyi yaptım, her zorluğa göğüs gerdim. Tüm süreci bilmesine rağmen bana inanmıyor. Beni evden kovdu, ‘defol git’ dedi. Evime girip eşyalarımı bile alamıyorum. Bazen düşünüyorum, tecavüze uğradığımı ‘niye söyledim, hayatımı iyice kararttım’ diyorum. Adalet bu mu diyorsun. Adalet suçsuz insanların ağlaması mı, hayatlarının mahvolması mı? Kimin suçu varsa cezasını çeksin. Kendimi çok çaresiz ve yalnız hissediyorum. Gitmediğim yer, yazmadığım dilekçe kalmadı. Ben artık sesim duyulsun, bana yardım edilsin istiyorum” diye konuştu.” (http://www.milliyet.com.tr/ tecavuze-ugrayan-genc-kadinin-gundem-2705895/)

***

Şimdi soruyoruz sizlere; bu haber okunur da ağlanmaz mı?
Bu haber okunur da öfkelenilmez mi?..
Biz okuduk; ağladık ve öfkelendik!
Onun çektiği acıları anlatırkenki kurduğu cümleler bizi canevimizden vurdu. O yüzden de bu kadınımızın çektiği acıları yüreğimizin tâ içinde duyduk.

29 yaşında gepegenç bir kadın. Ve artık ne yapacağını bilmez durumda. Çaresiz. Yardımsız. Devlete, Adalete ve insanlığa güvenini yitirmiş, doğal olarak…
Ne diyorsun?
“Adalet bu mu diyorsun. Adalet suçsuz insanların ağlaması mı, hayatlarının mahvolması mı?”
Evet kadınımız, evet masum kadınımız. Adalet bu!
Adalet; suçsuz insanların ağlaması, hayatlarının mahvolmasıdır bu kahrolası zalim düzende. Bu aşağılık düzende.
Ve bu adalet; Parababalarının adaletidir. Sınıflı Toplumun adaletidir!
Erkek egemen toplumun, Babahan Toplumunun adaletidir bu!
Bilimsel olarak belli nedeni, sen tüm bunları bilmesen de. Sana bildirememiş-gösterememiş olsak da henüz bunu, belli nedeni…
Ki sen, bizatihi yaşadıklarınla, bilimsel nedenlerini bilmeden kavramışsın bu düzeni. Sadece çözümün nasıl olacağını bilmiyorsun.
“Kadın Sorunu” diye bir sorun var Sınıflı Toplumlarda. Ve senin yaşadıkların, sana yaşatılanlar bu “Sorun”un kapsamına giriyor.
Sen de çok iyi biliyorsun ki, senin gibi onlarca, yüzlerce, binlerce kadın aynı sorunla karşılaştı ve karşılaşmaya devam ediyor.
Mahkemelerin duvarlarında; “Adalet mülkün temelidir” diye yazar. Görmüşsündür belki mahkeme süreçlerinde.
Evet! Tam da budur Parababalarının, Sınıflı Toplumunun adaleti!
Onların adaleti; insanlığın adaleti değildir. Haklının adaleti değildir! Güçsüzün adaleti değildir!
Onların düzeninde adalet söz olarak; Devletin, Devlet Yönetiminin temelidir. Ve Devlet adaletlidir.
Ancak “mülk” sözcüğü günümüzde daha çok “devlet” anlamında değil, “özel mülkiyet” anlamında kullanılmaktadır. İşte Parababaları devletinin adaleti, bu özel mülkiyetin sahibi olan Parababalarının adaletidir. Onların çıkarlarına hizmet eder. Başkaca da hiçbir işlevi yoktur.
Aslında bunu sen de görmüşsün çok net bir biçimde. Bu düzeni, bu düzenin iğrençliklerini, pisliklerini, adaletsizliklerini, haksızlıklarını, zalimliklerini, çürümüşlüklerini. Ama nedenini bilmiyorsun henüz. Kavrayamamışsın. Kavrayamazsın da bu anda.
“Tecavüze uğradıktan sonra tek düşündüğüm yıkanmak, temizlenmekti.”
Yıkanacak, temizlenecek olan sen değilsin. Sen tertemizsin, akpaksın.
Onlar, yani Parababaları ve onların bu zalim düzeninin çürümüş, insanlıktan çıkmış tecavüzcüleri, onların “adalet sağlayıcıları” temizlenmelidir aslında.
Ama hiçbir okyanusun suyu onların pisliklerini temizleyemez. Onların pisliklerini sadece Devrim temizler!
Klişe gibi oldu. Çok yapay oldu belki yukarıdaki cümle ama, inan böyle.
Bütün bu pislikleri sadece ve sadece senin ve senin gibi masum, mazlum halkımızın başta kadınları olmak üzere, emekçi erkeklerinin, çocuklarının gerçekleştireceği Devrim temizleyebilir. “İnsanoğlunun ancak ve yalnız İşçi Sınıfı yanından gerçek insan olacağına inanan”lar temizler bu pisliği.
Bu düzenin pisliklerine, Sınıflı Toplumun reziletlerine bulaşmamış, sadece insanlık mücadelesi verenler bu pisliği temizler.
Sen temizlersin! Biz temizleriz!
“Peki benim hayatım ne oldu, benim hayatım nerede? Benim hakkımı kim savunacak? Nerede adalet?”, diyorsun çok haklı olarak.
Biz İşçi Sınıfı Devrimcileriyiz. Proletarya Sosyalistleriyiz. Ve Gerçek Devrimcileriz. O yüzden de siz kadınlarımızın yaşadıklarının, çektiği acıların, uğradığı işkencelerin ve bu düzenin adaletsizliğinin nedenlerini çok iyi biliyoruz. Ve bu adaletsizlikleri yok edecek, insanın insana kulluğunu ortadan kaldıracak bizleriz.
Senin hakkının savunucusu da bizleriz. Senin/sizin adaletinizi sağlayacak olan da bizleriz. İnan buna!
Sen henüz bilmesen de, henüz sana okutamamış olsak da, bizim Programımızda, yani Halkın Kurtuluş Partisi Programı’nda bir tek suç için idam cezası istenir. O da: Irz (yani tecavüz) suçu içindir
Şöyle yazar Programımız, “HÜRRİYETİN MÜEYYİDESİ (YAPTIRMA GÜCÜ): Adalet Bağımsızlığı (Halkın Adaleti)” bölümünde bu konuyla ilgili olarak:
“(…) Irz suçu dışında idam cezası olmayacak.”
Başka hiçbir parti de böyle bir şeyi istemiyor. Bunu da bilesin.
Ve biz; İnsanın insanı aşağılamasını, zulmetmesini önleyecek bir düzen kurmak için mücadele ediyoruz.
Bu uğurda savaşıyoruz sen henüz bizi tanımıyor olsan da. Biz senin için de mücadele ediyoruz. İnan buna.
Ve er geç ama mutlaka seninle ve senin gibi masum, mazlum halkımızla buluşacağız. Buna da inan. Bu da sana sözümüz olsun.
İçten, yürekten ve tüm inancımızla…
Haa peki, “benim davam ne olacak?” dersen eğer;
Sana söz: Mahşere kalmayacak!
Halkın Adaleti, bu alçak insan ve kadın düşmanını ve ona yardım ve yataklık edenleri, koruyup kollayanları, cezalandırmayanları çelik bilezikle tanıştıracak. İnan buna!

4