Şu ABD’liler çok açık sözlüler doğrusu…
Şu ABD’liler çok açık sözlüler doğrusu…
Hani Lenin Usta; “Emperyalistler eldivenli konuşurlar”, der ya. Doğrudur. Olaylar bunu kanıtlar. Ancak Lenin’den sonra emperyalist dünyanın jandarması, başdaydutu olan ABD Emperyalistleri, düşüncelerini genellikle gizlemiyorlar. Açık konuşuyorlar. Planlarını, projelerini, bu plan ve projelerle neyi amaçladıklarını açıkça söylüyorlar. Haklarını teslim etmek gerek(!)
ABD Emperyalistlerinin bölgemiz Ortadoğu’ya ilişkin plan ve projeleri de açık ve net. Bunu da yıllar, on yıllar önce söylediler. Bu plan ve projelerini de hayata geçiriyorlar.
Ha, bu plan ve projeler tümüyle onların istediği gibi, onların amaçlarıyla tam örtüşür biçimde mi gerçekleşiyor, ya da istedikleri zamanda mı gerçekleşiyor?
Hayır. Bazen geri çekilmeleri oluyor, bazen adını değiştiriyorlar vb. küçük değişiklikler yapıyorlar, olaylara uyumlu hale getiriyorlar ama asıl amaçlarından, hedeflerinden vazgeçmiyorlar asla.
ABD’nin bölgemiz için bilinen ilk projesinin adı; “Yeşil Kuşak Projesi”dir. Ve bu proje, 1950’li yıllardan itibaren hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bu projeyle ABD, Sovyetler Birliği’ni yıkarak sosyalist iktidarı devirmeyi amaçlamıştır. Proje; Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni, Ortadoğu’dan başlayan bir hatla, Sovyetler’in alt karnı denen bölgeden çevirerek karantina altına almayı, bu bölgedeki devletleri, örgütleri bu projenin hayata geçirilmesi için dizayn etmeyi hedeflemiştir. Yani bölgedeki özellikle Müslüman ülkeleri, “Komünizm” öcüsüyle korkutarak sosyalist sisteme karşı örgütleme projesidir. Bu amaçla da Komünizme karşı Şeriatçı-Dinci örgütler oluşturmak, var olanları bu projeye uyumlu hale getirmektir amaç. “Yeşil Kuşak” adı da İslam’ın yeşil bayrağından ilham almıştır. Böylece İslamcı, Şeriatçı devletler ağıyla Sovyetler’i çevirmek ve nihayetinde de yıkmak amaçlanmıştır. Tabiî bu ülkelerde de Şeriatçı örgütleri iktidar koltuğuna oturtmak ve tamamen kendilerine bağlı hale getirmek amaçlanmıştır.
Bakın bu gerçekliği CIA’nın Ankara İstasyon Şefi ve Ortadoğu Masası Başkanı Graham Fuller, 31 Ekim 2004’te verdiği bir röportajında nasıl itiraf eder:
“Yeşil Kuşak ilk kimin fikriydi peki? ABD’nin değil mi?
“Soğuk Savaş zamanında Sovyetler’in güneye doğru yayılmasını önlemek içindi. Fikir herhalde bizimdi. Ama o zamanlar bütün İslam devletleri de komünizme karşı Müslümanlığın çok güçlü bir duvar olduğunu anlamışlardı.” (http://www.gazetevatan.com/tarihi-itiraf-39231-gundem/)
Evet, gördüğümüz gibi açıkça itiraf ediyor “Yeşil Kuşak Projesi”nin ABD’nin olduğunu, onun ürettiğini, onun geliştirdiğini ve onun uyguladığını…
Bu projede başarılı olmuş mudur ABD Emperyalistleri?
Evet. Olmuşlardır. Sovyetler Birliği, esas olarak, bürokratik sosyalizme batmış liderlerinin, Marksizmi-Leninizmi gerçek anlamda uygulamayışlarının sonucu olarak ve ABD’nin bu projesi/projeleri sayesinde iktidardan alaşağı edilmiştir.
Ve ikinci amaçlarına da ulaşmışlardır ABD Emperyalistleri. Bölgemiz Ortadoğu’da ve Pakistan, Afganistan gibi ülkelerde de Siyasal İslam, Muaviye-Yezid İslamı savunucuları iktidarlara getirilmiştir. Bugün yaşadığımız kaos, bölgenin kan deryasına dönmesi, ülkelerin bölünüp parçalanması hep bu projeler sonucu olmuştur.
ABD Emperyalistleri, bölgemiz ve Kuzey Afrika ülkeleri için “Yeşil Kuşak Projesi”nden sonra hangi projeyi/projeleri devreye sokmuşlardır, üretmişlerdir?
BOP ya da GOP, yani “Büyük Ortadoğu Projesi” ya da “Genişletilmiş Ortadoğu Projesi”ni.
ABD’nin o zamanki Ulusal Güvenlik Danışmanı, sonraki Dışişleri Bakanı Condeleazza Rice, 2003 yılında “Ortadoğu’yu Dönüştürmek” başlığıyla yazdığı bir makalede bunu açıkça dile getiriyordu.
Ki, bu projenin somutlanmış haritası da ABD Ulusal Savaş Akademisi’nden emekli Albay Ralph Peters’in “Armed Forces Journal” dergisinde 2006’da yazdığı bir makalede yayımlandı. Bu haritaya göre, Ortadoğu’daki ülkelerin neredeyse tamamının sınırları değişmiş, yeni yeni ülkeler ortaya çıkmıştı.
Bugün bu haritada gösterilen sınırlar değişmiş midir?
Evet. Değişmiştir.
Yine New York Times’da Eylül 2013’te yayımlanan ve Robin Wright imzasını taşıyan makalede de Ortadoğu’daki 5 ülkeden 14 yeni ülke ortaya çıkabileceği (daha doğrusu çıkacağı) savunuluyor muydu?
Evet. Savunuluyordu.
Bugün Afganistan parçalanmış, Libya, aşiretler devletine dönüşmüş, Irak fiilen 3’e, resmen 2’ye bölünmüştür. Suriye de fiilen 3’e bölünmüştür. Türkiye’de ise fiili durum 2’ye bölünmedir şu an için.
Yani ABD Emperyalistleri “eldivenli” konuşmamış açık konuşmuşlardır; projeleri, planları, tasavvurları hakkında.
Aynı açık sözlülüğü günümüzde de sürdürüyorlar mı?
Evet. Aynen sürdürüyorlar.
ABD’deki Başkanlık seçimlerinden iki gün sonra, yani 10 Kasım günü; “ABD Başkanlığına seçilen Cumhuriyetçi Donald Trump’ın güvenlik ve istihbarat başdanışmanı emekli korgeneral Michael Flynn siyasi analiz sitesi The Hill için kaleme aldığı yazısında Türkiye ile ilgili değerlendirmelerde bulun”muş.
Ne demiş Amerikan Savunma Bakanlığı İstihbarat Teşkilatı (DAI)’nin eski Direktörü Korgeneral Flynn “Müttefikimiz Türkiye Bir Krizin İçinde ve Desteğimize İhtiyacı Var” başlıklı yazısında?
Burjuva ve yandaş medyanın öne çıkardığına göre, Fethullah Gülen için şöyle demiş:
“(…) Arka bahçemiz Pensilvanya’ya rahatça yerleşmiş olan bu maskeli terör ve istikrarsızlık kaynağı tarafından Washington’ın gözü boyanırken NATO müttefikimiz Türkiye’ye engel olmak mantıksızdır. Türkiye’nin bakış açısıyla Washington, Türkiye’nin Usame bin Ladin’ine sığınak oluyor.” Vb. vb…
Bütün medya bunu öne çıkardı. Bunu manşetlerine taşıdı. Ama adamın asıl dediğine dikkat çeken, onu öne çıkaran olmadı. Adamın dediği şu netçe:
“Türkiye’yi bir öncelik olarak kabul edecek şekilde dış politikamızı yeniden düzenlememiz gerekiyor.”
Niye? Türkiye’nin kara kaşına kara gözüne mi hayran Flynn?
Hayır. Tam aksine. Ne şu, ne bu… Ya ne?
“Öncelikle Türkiye’nin, ABD çıkarları açısından hayati bir ülke olduğunu anlamakla işe başlamalıyız.”
İşte size bir açık sözlülük örneği daha. Lafı hiç evelemiyor gevelemiyor. Eldivenli konuşmuyor. Zaten “bildiğini söylemekten çekinmeyen sert bir asker”miş Korgeneral Flynn, Hürriyet Gazetesi Washington Temsilcisi Tolga Tanış’ın yazdığına göre. Bütün meselesi neymiş, Flynn’ın Türkiye’ye bakış açısında?
“ABD çıkarları açısından hayati bir ülke” olmamızmış da ondan. Başka bir şeyden değil…
Yani yok F. Gülen “maskeli terör ve istikrarsızlık kaynağı”ymış da, yok ABD “Türkiye’nin Usame bin Ladin’ine sığınak oluyor” muş da.
Yok “Türkiye’nin Irak ve Suriye‘de terör örgütü DEAŞ’la mücadeledeki en güçlü müttefikleri ve aynı zamanda bölgedeki istikrar kaynağı olduğunu ifade et”miş de, yok “Türk halkı kültürel, ekonomik ve toplumsal bakımdan çok güçlü”ymüş de, yok “Türkiye ekonomik olarak da sağlam”mış da… ((http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-haberi-trump-in-gundem-2342460/)
Hepsi hikâye. Hepsi ana düşüncesinin argümanları. Gerçek düşüncesi; ABD’nin hayati çıkarlarını korumak.
Fynn, burjuva ve yandaş medyada büyük yankı uyandıran 11 Kasım tarihli bu açıklamasından sonra, bizimkilerin heveslerini kursaklarında bırakan, hayal kırıklığı yaratan bir açıklama daha yaptı 23 Kasım’da. Burada da çok açık konuştu. Düşüncesini, isteğini hiç gizlemedi. Türkiye ne der bu konuda diye bir an bile düşünmedi.
“Trump’ın sağ kolu: Bağımsız Kürdistan’ı göreceğiz
“Trump Yönetiminde sağ kolu General Mike Flynn, “Gelecekte bir bağımsız Kürdistan’ı göreceğimizi söyleyebiliriz” dedi.
“Trump Yönetiminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapması beklenen General Mike Flynn, Trump’ın Kürtlere büyük önem verdiğini ve önümüzdeki dönemde destek noktasında yeni gelişmeler kaydedileceğini söyledi. Flynn, gelecekte bir “bağımsız Kürdistan devleti”nin kurulabileceğini söyledi.
“Irak Kürt Bölgesi’nde yayın yapan Kurdistan TV’ye konuşan Fynn, Donald Trump’ın Kürtlere verdiği büyük önemi vurguladı. Flynn bir soru üzerine “Peşmerge en kahramanca mücadeleyi veren güçlerdendir. Peşmergeyle birlikte yürüttüğüm çalışmalar, bana Peşmergenin, çok yetenekli bir yönetime ve önemli bir örgütlenme yapısına sahip olduğunu gösterdi. DAİŞ’in tamamen yok edilmesi için ABD’nin daha fazla yardımına ihtiyaçları var” dedi.
“K24’e göre, açıklamaları sırasında “Bana göre Kürtler, bugüne kadar rastladığım en kahraman topluluklardandır” diyen Flynn, “kurulacak bağımsız Kürdistan devletine ABD ve koalisyon ülkelerinin destek vermesinin önemli olduğunu” ifade etti.” (http://odatv.com/trumpin-sag-kolu-bagimsiz-kurdistani-gorecegiz-2311161200.html)
İşte bu! İşte açık sözlülük diye buna denir! Bir emperyalist politikacı ancak bu kadar açık olur.
Mike Flynn, ta 2015’te bakın ne diyordu:
“Aralık 2015’teki RT mülakâtında, Türkiye’yi de DEAŞ’ın yabancı savaşçılarının geçişini ve karaborsada petrol satmasını yeterince engellemediği için eleştiriyordu. Yani bu konuda da Obama Yönetimi’yle paralel bir çizgideydi.” (http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/tolga-tanis_322/mike-flynn-hikayesi_40276303)
Oysa başta Büyük Reis olmak üzere AKP’giller ve onların medyadaki yandaşları Trump’ın Başkan seçilmesiyle birlikte Ortadoğu’da işlerin kendi politikaları açısından ayna olacağını düşünüyorlardı. Ama Trump ve ekibi, Amerika’nın hayati çıkarlarının peşindeler ve onun çıkarlarını korumakla yükümlüler. ABD’de başkanlar seçilir, başkan gider, onlarla birlikte ekipler de değişir ama ABD’nin emperyalist politikaları asla ve asla değişmez.
Ya değişirse? Ya emperyalist politikalar yerine kendi politikalarını, kendi düşüncelerini hayata geçirmek isterlerse?
Kennedy örneği ortada. Yeni Kennedy olurlar! Kennedy gibi, suikasta uğrarlar. Vuranları bile belli olmaz. CIA’dır bu. Karda gezer izini tozunu belli etmez.
Örneklerden de gördüğümüz gibi, ABD Emperyalistleri artık açık oynuyorlar. Planlarını, projelerini gizlemiyorlar. Ve bazen iki adım ileri bazen bir adım geri ama adım adım ulusları, devletleri bölme, parçalama; onların yeraltı ve yerüstü servetlerini ele geçirme, kârlarını kendi ülkelerine götürüp gitme, kendi aşağılık düzenlerini sürdürme konusunda kararlılıkla davranıyorlar.
Bu nereye kadar böyle gider? Ya da ilânihaye böyle mi gider?
Hayır. Böyle gitmez.
Halklar uyanırlar ve bu gidişe dur, derler. Ama mutlaka derler!