Site rengi

Tasarım

ABD’de ırkçı polis şiddeti devam ediyor… “Amerika katil katil”

05.09.2020
892
A+
A-

M. Gürdal Çıngı

Etmeye de devam edecek.

Ne zaman kadar?

ABD Halkı, başındaki kanlı zalimleri Tarihin çöplüğüne gönderene kadar!

Evet, ne yazık ki böyle olacak. Çünkü ABD’de ırkçılık bitmez!

Çünkü o devlet; Irkçılık temeli üzerine kurulmuştur ve aradan geçen onca yıla rağmen bu niteliğini korumaktadır.

 

Kısa ABD Tarihi

Bildiğimiz gibi Amerika kıtası, İtalyan Kristof Kolomb tarafından 12 Ekim 1492’de İspanya Krallığının finanse ettiği seferlerle “Keşf” edildi. Tabiî bu keşif Batılılar-Avrupalılar içindi. Kıtanın yerlileri içinse bu “keşif”; “İşgal”dir. Hem de soykırımla sonuçlanan bir işgal.

Batılılar (İspanyollar, Belçikalılar, Portekizliler, Fransızlar, Hollandalılar, Almanlar, İtalyanlar vd.leri) Amerika kıtasının Güneyini bölüp parçaladılar. Ve orada yaşayan yerlileri soykırıma uğratarak, beyazlar egemenliğinde değişik uluslar-devletler yarattılar.

Kuzey Amerika’da da İngilizler, Koloniler (13 Koloniydi) kurdular.  Bu 13 koloni zamanla İngiliz egemenliğine isyan ederek başkaldırdılar ve 4 Temmuz 1776 yılında “Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi”ni açıkladılar. 1783 yılında Paris Antlaşması’yla İngilizler, Kolonilerinin bağımsızlığını kabul ettiler. 1787 yılında da Koloniler, ABD’nin kurulduğunu ilan ettiler. 1789 yılında da bir Anayasa etrafında birleşerek süreci tamamladılar. Yani artık ABD diye bir Devlet ve onun Halkı vardı.

Yapay bir Devlet midir ABD?

Aslında öyledir. Çünkü kıtadaki yerli halkları soykırıma uğratarak, yok ederek onların vatanlarını ele geçirmiş ve Avrupa’nın birçok yerinden gelmiş değişik uluslardan insanların birliğinden oluşmuştur ABD.

Kıta, keşfiyle birlikte Avrupalı maceraperestler, cezaevi kaçkınları, ipsiz sapsız lümpenler ve özellikle altın peşinde koşan tüccarlar tarafından yağmalandı; talan edildi yeraltı ve yerüstü servetleri.

Beyazların yaptıkları vahşetleri anlatan, insanın içini ürperten ve insanlığından utandıran olayların anlatıldığı, canlı gözlemlere dayanan onlarca, yüzlerce kaynak vardır. Ünlü biliminsanı Darwin’in günlüklerinden oluşan ve Alan Moorehead tarafından kaleme alınan; “Darwin ve Beagle Serüveni”, adlı kitap ve Bartolomé de Las Casas’ın “Kızılderililer Nasıl Yok Edildi?” adlı kitabı da bu konuda çok somut, çok canlı, çok acıklı sahnelerin anlatıldığı; beyazların vahşiliklerinin sınır tanımadığını kanıtlayan kitaplardır.

Yerli halkı soykırıma uğratan Beyazlar, Afrika’dan Köle ticareti yoluyla Zencileri kaçırarak kıtaya getirdiler ve Köle olarak kullandılar. Ve Yerli Halkla-Kızılderililerle birlikte, Zencileri-Siyahîleri ırkçı şiddet politikasıyla yönettiler. Bir kölenin, bir bardaktan farkı yoktu onlar için. Ha bir bardak kırılmış, ha bir köle ölmüştü… Hiçbir değer taşımıyordu köleler ve yerliler. Varsa yoksa kıtanın zenginliklerinin yağmalanması idi birincil amaç.

Kuzeyde ABD kurulunca da bu yöntemler, bu anlayışlar değişmedi. Hatta katmerlenerek artı. Üstelik de Kuzey Amerika’da, Kuzey-Güney Savaşı yaşanmasına ve köleliği kaldırmak isteyen Kuzeylilerin zafer kazanmasına rağmen, bu şiddet, bu acımasızlık, bu vahşet devam edip geliyor…

Kısacası ABD, ırkçılıkla, soykırımlarla doğdu. Tarihi budur. Ve bu tarihsel süreç bugün de aynen sürmektedir. Yani akrebin sokması nasıl doğası gereğiyse, ABD egemenlerinin ve bu devletin koruyucularının ırkçılıkları, soykırımcılıkları doğaları gereğidir.

 

Irkçı beyaz polis şiddetinin son kurbanları

Irkçılık ve ırkçı şiddet, son zamanlarda yaşanan onca olaya rağmen, dur durak bilmeksizin aralıksız bir şekilde devam ediyor.

Bunun son örnekleri şunlar oldu:

Bu yılın Mart ayında 26 yaşındaki Afro-Amerikalı Breonna Taylor, polisin evine yaptığı baskında yatak odasında vurularak hayatını kaybetti.

Bu öldürmenin acısı henüz dinmemişken, 25 Mayıs’ta siyahî Amerikalı 46 yaşındaki George Floyd, Minnesota eyaletinin Minneapolis kentinde gözaltına alınırken polis memuru Derek Chauvin’in uzun süre boynuna diziyle bastırması nedeniyle dakikalarca; “Nefes alamıyorum”, diye yalvarmış ancak polis dizini çekmemişti. George Floyd olay yerine gelen acil sağlık ekiplerince kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti.

İşte bu olay, bardağı taşıran damla oldu, önce ABD’li siyahîler için, sonra diğer azınlıklar (Latinolar, Hispanikler) için. Ve ardından da özellikle yoksul Beyazların da katılımıyla büyük protesto gösterileri gerçekleşti ve bu gösteriler hâlâ da sürüyor.

Bu olay, Covid-19 salgını sırasında gerçekleşti. Salgın dolayısıyla on milyonlarca insan işsiz kalmış, pahalılık almış başını gitmişken ve özellikle Siyahîler, Latinolar, Hispanikler ve yoksul Beyazlar yeterli sağlık hizmeti alamadıkları için biner biner ölürken gerçekleşti. Dolayısıyla zaten bunalan insanlar önce G. Floyd’un ölümünü protesto etmeye başladılar ardından da düzene yönelik tepkiler ortaya koydular.

ABD’nin köleci geçmişini unutmayan insanlar, bu köle düzeninin simgesi insanların heykellerini yıktılar, kütüphanelerden adlarını sildirdiler… Yani eylemler, düzene karşı bir hal almaya başladı. Bunun üzerine manyak Trump (ki olayın başından itibaren de insanları aşağılayan, küçümseyen bir tutum içinde oldu. Tehdit etti kitleleri; yıldırmaya, korkutmaya çalıştı. Ulusal Muhafızları devreye soktu birçok eyalette.

Ama eylemler yükselmeye ve yayılmaya devam etti. Öyle ki sadece ABD’de değil Avrupa’nın ve dünyanın başka birçok ülkesinde de eylemler gerçekleştirilmeye başlandı.

Oralarda da Köle Tüccarlarının heykelleri, ırkçı liderlerin heykelleri yıkılmaya başlandı başta İngiltere, Fransa, Hollanda ve Belçika olmak üzere…

Ülkemizde de Halkın Kurtuluş Partisi ve Nakliyat-İş Sendikası eylemler düzenledi, desteğini sundu ABD Halkına.

Olaylar böylesine canlıyken ve dünya çapında etki yaratırken, ABD polisi ırkçı tutumundan, davranışından vazgeçmedi.

Yine aynı George Floyd cinayetinde olduğu gibi, bu kez de 22 Ağustos’ta Arizona eyaletinde, polisler 6 dakika boyunca yüzünü sıcak asfalta bastırdıkları 28 yaşındaki Ramon Timothy Lopez’in ölümüne neden oldular. Lopez, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

Ramon Timothy Lopez de caniyane, vahşi bir biçimde öldürüldü. O da; “nefes alamıyorum, hastayım”, diye yalvarmasına rağmen beyaz polis tarafından katledildi.

Ve beyaz ırkçı polisler yine durmadılar. Yine ırkçılıklarını gösterdiler. Yine cinayet işlediler. Bu olayın ertesi günü, 21 Ağustos’ta Louisiana eyaletinin Lafayette şehrinde, yaya takip ettikleri 31 yaşındaki Trayford Pellerin’i vurarak öldürdüler.

Bir gün sonra ise Wisconsin eyaletine bağlı Kenosha kentinde polis, yakın mesafeden 7 el ateş açarak Jacob Blake adlı Siyahîyi vurdu:

Hem de sırtından. Hem de tam 7 kez ateş ederek. Hem de üç çocuğunun gözleri önünde…

Ve Jacob Blake felç oldu. Yaşam mücadelesi veriyor şu anda hastanede. Yaşarsa yürüyemeyecek artık ömrü boyunca doktorların şu an söylediğine göre.

Bir avcının bir kuşu vuramayacağı kadar soğukkanlılıkla ve hiçbir haklı gerekçe, meşru gerekçe yokken, çocuklarıyla konuşurken kurşun yağmuruna tuttular Jacob Blake’i…

Polis müdürlüğü önce ateş eden polisin kimliğini açıklamadı. Ve olaydan sonra polisin idari izne ayrıldığını açıkladı.

Ancak tepkiler üzerine birkaç gün sonra ismini açıkladı polisin.

Polisin isminin açıklanmaması ve tutuklanmaması sürpriz mi?

Hayır, değil!

Cinayetin gerçekleştiği kentin Belediye Başkanı da, Valisi de Beyaz!..

Yani; al birini vur ötekine.

Ya da; it iti ısırır mı? Halkımızın deyişiyle…

Şimdi unutur mu Siyahîler, azınlıklar, namuslu Beyazlar; bu vahşi, bu insanlık dışı, bu canavarca hisle işlenmiş, ırkçı dürtülerle işlenmiş cinayeti?

Unutmaz! Unutamaz!

Ve de unutmaması gerekir.

Saldırıdan sonra gösterilen tepkilere Başkan Trump’ın tepkisi yine aynı oldu: “Anarşistler ve provokatörler”!

Valilere de; “Ulusal Muhafizları çağırın. Gösterileri şiddetle sonlandırın!”, emrini verdi.

Bu kanlı zalimden de başka bir tepki beklenmezdi zaten…

ABD’nin ünlü spor organizasyonu, basketbol ligi NBA’in yıldız sporcularından LeBron James bir açıklama yaptı ve “Korku içinde yaşıyoruz!”, dedi.

“NBA’in yıldız ismi LeBron James, ABD’de Jacob Blake’ın polis tarafından arkasından defalarca vurulması sonrası ABD’deki ırkçılığı eleştirdi.

“Dünya basketbolunun en büyük yıldızlarından LeBron James, ABD’de pazar günü polisin siyah Jacob Blake’i arkasından silahla vurmasına tepki gösterdi. Olayda Jacob Blake 8 kurşun yarası aldı ve belden aşağısı felç kaldı. James, “Biliyorum ki insanlar duyma yeteneğini kaybetmeye başladı. Ancak biz siyahlar Amerika’da korku içinde yaşıyoruz. Siyah erkekler, siyah kadınlar, siyah çocuklar, hepimiz çok korkuyoruz” ifadesini kullandı.

“NEDEN HER SEFERİNDE SİLAHLAR ATEŞLENMEK ZORUNDA?”

“DW Türkçe’de yer alan habere göre LeBron James, olaya karışan polislerin idari izne çıkarılmış olmasının yeterli olmadığını ifade ederek şunları söyledi: “Orada oturup bana bir kişiyi etkisiz hale getirmenin ateş etmekten başka bir yolu olmadığını söylerseniz, sadece bana değil, bu toplumdaki bütün siyah vatandaşlara yalan söylemiş olursunuz. Çünkü biz aynı şeyleri yaşayıp duruyoruz. Onu yakalayabilirlerdi. Bunu yapabilirlerdi. Neden her seferinde silahla vurulmak zorunda?” (https://abcgazetesi.com/lebron-jamesden-aciklama-korku-icinde-yasiyoruz-356292)

Siyahi sporcuların ağırlıkta olduğu NBA’de takımlar protesto için maçlara çıkmama kararı aldılar. Maçlar oynanmadı.

ABD Başkanı manyağın bu sözlere, bu gayet insani ve vicdani tepkiye, maçlara çıkmamaya yönelik protesto karşısında söylediklerine bakın bir de:

“BENCE İNSANLAR, NBA’DEN BİR NEBZE BIKTI”

“Sputnik’in haberine göre Donald Trump, Wisconsin eyaletinde polisin siyahî Jacob Blake’i arkadan vurarak ağır yaralamasının ardından, NBA’deki bazı sporcuların maça çıkmama kararı alması nedeniyle maçların ertelenmesine ilişkin de değerlendirmede bulundu.

“NBA’in boykot kararı hakkında fazla bir şey bilmediğine ancak son günlerde maçların reytinglerinin düştüğüne işaret eden Trump, “Bence insanlar NBA’den bir nebze bıktı. Ne yazık ki NBA, siyasi bir örgüt haline geldi. Bu, iyi bir şey değil, ülkemiz ve sporumuz için iyi değil.” dedi.

“Wisconsin’e federal güvenlik güçleri ve Ulusal Muhafızların gönderilmesinin ardından Kenosha kentindeki protestoların sakinleştiğine dikkati çeken Trump, gösterilerin devam ettiği Oregon’un Portland kentine de federal yardımın kabul edilmesi gerektiğini vurguladı.” (https://odatv4.com/bu-kez-hedefinde-nba-var-28082037.html)

Böyle bir Başkanın olduğu ülkede (ki özünde Başkanının niteliği fark etmez, çünkü ABD Derin Devleti başka türlü birisinin Başkan olmasına izin vermez.) ister istemez böyle polisler olur. Daha da doğrusu soykırımla, ırkçılıkla doğmuş, kökleri buna dayanan bir ülkede böyle Başkan olur, böyle polisler olur…

Hiç mi iyi Beyaz yoktur ABD’de?

Olmaz olur mu? Elbette var. Ve olmalıdır da zaten. Yoksa insanlık diye bir şey olmaz.

Bizim burada kastımız, ki tüm dünyada böyledir, egemen olan Beyaz anlayışın yaptıklarıdır. Cinayetleridir. Soykırımlarıdır. Vahşetleridir.

Bakın, ırkçılık, öylesine köklü, derin ve vazgeçilemez bir şey ki ABD’de, şu salgın döneminde bile sağlıkçılara; doktorlara, hemşirelere, hastabakıcılara vb.lerine dahi uygulanıyor. Yani yalnızca işsiz, evsiz, lümpen vb. Siyahîlere, Hispaniklere, Latinolara değil…

27 Ağustos tarihli habere göre:

“ABD’de en çok beyaz olmayan sağlıkçılar ölüyor

“Korona virüsü salgını başladığından beri 1079 sağlık çalışanının öldüğü ABD’de, ölen sağlık çalışanlarının yüzde 62,1’inin farklı etnisitelerden azınlıklar olduğu belirlendi.

“Dünya’da korona virüsü vakalarının en çok görüldüğü ülke olan Amerika Birleşik Devletleri’nde salgının başından beri 1079 sağlık çalışanı öldü. The Guardian ve Kaiser Health News tarafından yürütülen araştırmaya göre, korona virüsü salgını nedeniyle ölen sağlık çalışanları arasında Amerika’da yaşayan azınlıklar çoğunlukta.

“Ölümü raporlanan 1079 sağlık çalışanından, kişisel bilgileri paylaşılan 177 kişinin incelendiği araştırmaya göre ölen sağlık çalışanlarının yüzde 62,1’inin siyah, Latin Amerikalı, Asyalı veya yerli Amerikalı ve yüzde 30,5’inin ABD dışında doğan göçmenler olduğu belirlendi.

“Sonuçların, daha önce Harvard Tıp Okulu tarafından, beyaz olmayan sağlık çalışanlarının korona virüsüne yakalanma olasılıklarının beyaz meslektaşlarının neredeyse iki katı olduğunu öne süren çalışmaları doğruladığı belirtildi. Çalışmada, beyaz olmayan sağlık çalışanlarının, korona virüsü şüphesi olan veya doğrulanan hastalara daha fazla baktığı ve yetersiz koruyucu teçhizatlar kullanma olasılığının daha yüksek olduğu ifade edilmişti.” (https://abcgazetesi.com/abdde-en-cok-beyaz-olmayan-saglikcilar-oluyor-356599)

İşte ABD böylesine zalimdir. Hem de “Kanlı Zalim”dir.

Ve bu “Kanlı Zalim” devletin yaptıkları yanına kalmayacak.

Egemen zümre Finans-Kapitalistler ve onların her türden uşakları (Başkanları, bürokratları vb.leri…) bir gün egemenliklerini yitirecekler. ABD İşçi Sınıfı ve Halkı; Siyahîsi, Latinosu, Hispaniğiyle ve Beyazlarıyla birlikte bunları iktidardan devirecekler. Eşit, özgür, kardeşçe bir toplum kuracaklar. Buna inancımız tamdır!