Birkaç haber, aynı sonuç: AKP’giller’in ülkemizi düşürdüğü durum…
5-6-8 Ağustos tarihli Hürriyet Gazetesi’nde üç haber vardı. Üçü de ayrı olayları konu ediyordu. Ama ne yazık ki ortak noktaları ülkemiz, Türkiye’nin düşürüldüğü içler acısı durumdu.
5 Ağustos tarihli birinci haber, IŞİD tarafından Avustralya’da düzenlenmek istenen saldırıda yakalanan bombayla ilgiliydi:
“Avustralya polisi: ‘Bombanın parçaları Türkiye’den gelmiş’
“DEAŞ’ın Sydney-Abu Dabi seferini yapan uçağa saldırı girişimiyle ilgili geçen hafta sonu Avustralya’da yapılan operasyonun detayları açıklandı. Polise göre, Khalid Khayat, Türkiye’den gönderilen parçalarla bomba yapıp Etihad uçağını patlatma girişiminde bulundu.
“(…)
“BOMBAYI YAPTI: Avustralya polisi, Khalid Khayat’ın birkaç ay boyunca bir DEAŞ sorumlusu ile saldırı için irtibata geçtiğini, bu kişinin de Türkiye’den hava yoluyla patlayıcı maddeleri Avustralya’ya gönderdiğini açıkladı. Khalid Khayat eline geçen talimatname ile bombayı yapmış” (http://www.hurriyet.com.tr/avustralya-polisi-bombanin-parcalari-turkiyeden-gelmis-40540959)
Avustralya nere, Türkiye nere… Ama gitmiş. Hem de hava yoluyla. Güvenlik önlemlerinin en sıkı, en fazla, en çok uygulandığı bir alandan gitmiş hem de. Bereket eylem gerçekleştirilememiş. Yoksa onlarca masum yaşamını yitirmiş olacaktı.
İkinci haber, 6 Ağustos tarihli ama onu sonra vereceğiz. Çünkü olaylar arasındaki bağlantıyı kuran, zinciri sürükleyen halka o haber.
Şimdi gelelim, 8 Ağustos tarihli habere:
“Kaçak eserler Türkiye’den dağıtılıyor
“Terör örgütü DEAŞ’ın Suriye ve Irak’ta yağmaladığı antik eserler, Türkiye ve Lübnan üzerinden Avrupa ve Amerika’ya satılıyor.
“AMERİKAN Wall Street Journal gazetesine konuşan Suriyeli iki tarihi eser kaçakçısı, Suriye ve Irak’ın kültürel mirasının nasıl yağmalandığını anlattı. (…)” (http://www.hurriyet.com.tr/kacak-eserler-turkiyeden-dagitiliyor-40543240)
Yağmanın ayrıntıları haberde anlatılıyor. Biz uzatmamak için bu kadarla yetiniyoruz.
Şimdi bu konuya ilişkin daha eski tarihli birkaç haber daha aktaralım.
Bu konuyla ilgili 7 Nisan 2016 tarihli bir haber aktarıyoruz.
(Biz bu ve bundan sonraki haberleri kısa tutmak için sadece başlık ve ara başlıklarını almakla yetineceğiz. Haberin linkini vereceğiz, merak edenler haberin tamamını okuyabilsinler diye.)
“IŞİD Tarihi Eserleri Türkiye’de Satıyor”
“Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vitaliy Çurkin, Türkiye’nin Gaziantep ilinin, terör örgütü IŞİD’in Suriye’den çıkardığı tarihi eserlerin satış merkezine dönüştüğünü belirtti.
“BM Güvenlik Konseyi’ne yazdığı mektupta, IŞİD’in Suriye’de çaldığı tarihi eserlerin dağıtım sistemini ana hatlarıyla anlatan Rus diplomat, örgütün aktif olarak internet üzerindeki açık artırma alışveriş sitelerini kullandığına dikkat çekti.” (http://gazeteport.com/2016/isid-tarihi-eserleri-turkiyede-satiyor-36142/)
Haber; “Tarihi Eserleri Kim Satıyor?”, “İsim İsim Nakliyat Firmaları”, “İşte O İnternet Siteleri”, “Sosyal Medya Kullanılıyor” arabaşlıkları altında Rus diplomatın verdiği somut bilgileri aktarıyor.
8 Nisan 2016 tarihli haber ise şöyle.
“Irak ve Suriye tarihine ortak yağma: ‘Türk bürokratlar ve emniyet güçleri de işin içinde’
‘Gaziantep’te Kaçakçılar Teşvik Ediliyor’
‘Yabancı Bir Muhabir Bile Almanya’ya Eser Kaçırdı’
‘Yasalar Uygulanmıyor’
‘Bürokratlar Ve Güvenlik Görevileri İşin İçinde’
‘YPG Bölgelerinden De Çok Sayıda Eser Geliyor’
Yine Suriye’den 5 Mayıs 2016 tarihli bir haber:
“Suriye: Türkiye, tarihi eser kaçıran teröristlere yardım ediyor
“Suriye Kültür Bakanı İsam Halil, Türkiye’yi Suriye’nin tarihi eserlerini kaçıran teröristlere yardım etmekle suçladı.
“Sputnik’e konuşan İsam Halil, “Türkiye, teröristlerin Türkiye-Suriye sınırı üzerinden Suriye’nin tarihi eserlerini taşımasına yardım ediyor” dedi.
“Terör örgütleri, tarihi eserleri yağmalıyorlar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetiminin desteğiyle bunları karaborsada satıyorlar. Erdoğan yönetimi, teröristlere yardım, petrol kaçakçılığı ve tarihi eserlerin çalınması faaliyetlerine karışmış durumda” ifadelerini kullanan Halil, Suriye hükümetinin önlem aldığını ve eserlerin büyük bölümünü güvenli yere taşıdığını vurguladı.
“Tarihi eserlerin tamamını korumayı başaramadıklarını kaydeden Halil, “Burada uluslararası toplumun sorumluluğu bulunuyor. BM’nin Suriye ve Irak’tan çalınan tarihi eserlerin ticaretini yasaklayan bir kararı var. Ancak buna rağmen Erdoğan yönetimi, teröristlere yardım etmeyi sürdürüyor” diye ekledi.” (https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201605051022574769-suriye-turkiye-tarihi-eser/)
Bu haber de Irak’tan yağmalanan eserlerle ilgili:
“IŞİD Irak’ın tarihi eserlerini Türkiye mafyasına satıyor
“Terör örgütü IŞİD’in Irak’ta çaldıkları ve talan ettikleri tarihi eserleri Türkiye mafyasına sattığı bildirildi.
“Irak parlamentosunda Neyneva milletvekillerinden Salim el’Şebeki, dün yaptığı açıklamada, terör örgütü IŞİD mensuplarının, Musul’daki müzelerde talan ettikleri ve çaldıkları tarihi eserleri Türkiye mafyasına sattığını söyledi.
“Iraklı milletvekili, Musul’da neredeyse bütün tarihi eser eşyaların Türkiye ve Suriye’ye intikal ettirildiğini söyledi.
“Bundan önce de Irak Turizm Bakanlığı, IŞİD’in önemli bir gelirinin de tarihi eserlerin satışından olduğunu bildirmişti.
“Bu arada UNESCO, kontrolü altındaki bölgelerde kültürel ve tarihi yapıları tahrip eden, sanat eserlerini satan IŞİD örgütünü ‘kültürel temizlik’ yapmakla suçladı.
“BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Paris’te gerçekleşen bir uzmanlar toplantısında, IŞİD örgütünü kültür varlıkları yok ettiklerini söyledi. UNESCO Başkanı Irina Bokova yapmış olduğu konuşmada, örgütün ‘kültürel temizlik’ yaptığını açıkladı.” (http://www.anadoluhaber.org/isid-irakin-tarihi-eserlerini-turkiye-mafyasina-satiyor)
Aynı eleştiriyi bu kez de Irak Parlamentosu Tarihi Eserler Komitesi Başkanı Ali Şerif Maliki yapıyor 27 Mart 2015 tarihinde. (http://www.semshaber.com/iraktan-turkiye-ve-arabistana-tarihi-eser-elestirisi/)
Burcu Aldinç adlı Sabah Gazetesi muhabiri de 6 Şubat 2016’da; “Yolu Türkiye’den geçen ünlü tablolar” başlıklı haberinde, ünlü ressamlara ait tabloların yağmalandıkları Irak’tan Türkiye’ye nasıl getirilip, pazarlandığını anlatıyor ayrıntılıca. Ve de bir liste veriyor Türkiye’de yakalanan eserlere ilişkin. Şöyle yazıyor:
“Türkiye sanatın önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor diyoruz. Sanat fuarları, yurtdışına açılan sanatçılar göğsümüzü kabarta dursun belki de tek eksiğimiz Picasso, Paul Cezanne gibi dünyaca ünlü ustalara ait eserlerden yoksun olmamız. Oysa hem yerli hem de The Guardian gibi dünya basınında yolu Türkiye’den geçen ve değerleri milyonlarca doları bulan, sanat tarihinin gelmiş geçmiş en büyük isimlerine ait eserler sık sık haber oluyor. Ama maalesef bu eserler ne bir müze koleksiyonuna girmek için ülkemize giriş yapıyor ne de sergilenmek için. Söz konusu eserler uluslararası çeteler tarafından, koleksiyonlardan ve müzelerden çalınıp Türkiye topraklarında elden çıkarılmaya çalışılıyor.” (http://www.sabah.com.tr/cumartesi/2016/02/06/yolu-turkiyeden-gecen-unlu-tablolar)
İşte açıkça gördüğümüz gibi Türkiye’nin içine düşürüldüğü durum bu. Tarihi eser kaçakçılığında (heykelden resime, İncil’den Kur’an’a) merkez ülkeyiz. Sadece tarihi eser kaçakçılığı mı?
Hayır. İnsan, silah, hayvan vb. aklınıza ne gelirse kaçırılıyor ve ülkemizden geçiriliyor. İster sınırlarımızdan dışarı çıkarılsın, ister sınırlarımızdan içeri girsin. Gelen giriyor, gelen geçiyor…
Ya önlem? Sınır? Sınır güvenliği? Karakollar?
Hepsi hikâye. Bir kısmını yukarıda okuduk, bizzat bu işle görevliler işin içinde, merkezinde. Ki zaten bu tür işlerin tamamında böyledir. Emniyet güçleri, devlet memurları işin içinde olmadan bu işler asla yapılamaz. Nerede kaçak ve kaçakçı varsa orada devletin birimleri işin içindedir.
Türkiye sınırının bir zamanlar açık tutulduğunu da bize ABD’li bir yetkili, “Trump’ın IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk” verecek. Yazımızın başında söz ettiğimiz son haber, 8 Ağustos tarihli haber bu:
“ABD, Fırat Kalkanı’ndaki desteği açıkladı: Türkiye ile bütün sınırı kapattık…
“(…).
“McGurk’ten bazı satır başları şöyle:
“Türkiye ile çalışarak bütün sınırı kapattık
“(…)
“Sınır kapanınca IŞİD’e katılım yüzde 90 azaldı
“Sınır kapandığından beri IŞİD militanları ülkeye giriş çıkış yapamıyor. Bu rakamlar en az yüzde 90 azaldı. Eskiden bir terör eylemini Rakka’da planlarlardı, işi yapacak birliği eğitirlerdi. Bu kişiler sonra da Paris’te ya da Brüksel Havaalanında saldırı düzenlerdi.
“Söylediklerim yanlış aktarıldı
“Geçen hafta bir panelde 90 dakika konuştum ve 30 saniyesi epey dikkat çekti. Söylediklerimin kötü bir biçimde yanlış tasvir edildiğini düşünüyorum. Suriye sınırının mühürlenmesinde Türkiye ile çok yakın çalıştık. Yabancı savaşçılar hepimiz için bir sorun. 110 ülkeden 40 bin savaşçı gidip IŞİD’e katıldı. Bu kişiler Türkiye üzerinden gittiler. Bu önemli bir sorun. Ve bu sadece Türkiye’nin sorunu değil. Bu kişilerin 4 bini Tunus’tan, 4 bini Suudi Arabistan’dan geliyorsa bu ülkelerin bu kişileri durdurmak için her şeyi yapması gerekiyor… Türklerin de bu konudaki muazzam çabasını teslim ediyorum.” (http://www.hurriyet.com.tr/idlibi-gorusecegiz-40541630)
Düşünebiliyor musunuz, “110 ülkeden 40 bin savaşçı gidip IŞİD’e katıl”ıyor. Ve “Bu kişiler Türkiye üzerinden gi”diyorlar.
Hani sınır? Hani önlem?
Yok!
Bu Ortaçağcı çete üyeleri aynı zamanda da Batıda eylem yapmak için yine Türkiye üzerinden gidiyorlar. Geliyorlarmış, gidiyorlarmış. Geliyorlar, gidiyorlarmış…
Gördüğümüz gibi ABD nasıl biliyor.
Sadece o mu (ABD mi) biliyor?
Hayır. Herkes biliyor.
Sadece adam şimdi açıkça söylüyor.
Ama o zamanlar ses çıkarılmıyor. Aksine teşvik ediliyor. Planlanıyor, örgütleniyor ve harekete geçiriliyor bu Ortaçağcı cihatçılar. Sapıklar, esrarkeşler. Bilumum kriminal tipler…
Niye?
ABD’nin BOP’u hayata geçsin diye. Irak gibi Suriye de üçe bölünsün, diye. Suriye, İsrail için sorun olmasın, diye. Suriye, Filistin Halkının haklı ve meşru mücadelesini destekleyemesin, diye. ABD’nin planlarına engel olmasın, diye…
Ve nihayetinde, BOP Türkiye’de de hayata geçsin, diye. ABD Dışişleri Bakanı Condeleezza Rice’in söylediği gibi, Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişsin, diye. NATO Kolejinde okutulan harita hayata geçsin, diye.
Zalim Batılılar, mazlum Doğuluları (başta Ortadoğu’da olmak üzere) ve dünyanın her tarafındaki mazlumları, ezsin, sömürsün, yağmalasın, diye. Yeraltı ve yerüstü servetlerine el koysun, diye… Siyah altın petrolleri başta olmak üzere doğalgazına, madenlerine, tarım ürünlerine el koysun, diye. ABD, AB ve diğer büyük emperyalist devletlerin Parababaları, kârlarına kâr katsın, dünyayı yağmalasınlar, diye…
Konumuzun başına dönersek:
Haberleri bir araya getirdiğimizde, bağlantıları kurduğumuzda görüyoruz ki, ülkemiz her türlü hırsızlığın geçiş noktası haline getirilmiş. Yani AKP’giller’in ülkemizi getirdiği durum bu.
Ülkemizi Hırsızlar İmparatorluğu haline getirenlerden başka ne beklenir ki?..
Hırsız, hırsızı sever.
Birkaç sözcük de bu Irak, Suriye gibi ülkelerden çalınan, yağmalanan eserleri satın alan Batılı müzelere, koleksiyonerlere söylemek gerekir.
Onlar da bal gibi biliyorlar ki bu eserler yağmalanmış, kaçak eserler. Uluslararası yasalarca korunan eserler. Ama alıyorlar. Bile bile alıyorlar. Çünkü onlar da hırsız. Binlerce yıldır, yüzlerce medeniyete beşiklik etmiş bu coğrafyanın eserleri paha biçilemez eserler. İnsanlığın Tarihini aydınlatan eserler. Ve bu eserler en çok üretildikleri coğrafyayı severler. Orada vücut bulurlar. Orada dile gelirler. Tarihi, bir güneş gibi bulundukları ülkede aydınlatırlar.
Buradan onlara da açıkça ilan ediyoruz: Başta ülkemiz olmak üzere, hangi ülkeden kaçırılmış olursa olsun, hangi tarihte kaçırılmış olursa olsun, bir gün ama mutlaka bir gün o tarihi eserler ait oldukları topraklara iade edilecekler. Halklar bunu mutlaka sağlayacaklar.
Ve tabiî biz Türkiyeli Gerçek Devrimciler de, ülkemizi sömüren, yağmalayan yerli yabancı Parababalarını ve onların iktidarlarını alaşağı edeceğiz. Demokratik Halk İktidarını kuracağız ve ülkemizin adını temize çıkaracağız. Uluslar ailesinin saygın bir üyesi haline getireceğiz. Bunu da böyle bilsinler.