Site rengi

Tasarım

Dünya Gıda Günü ve açlığın pençesindeki milyonlar

03.10.2017
860
A+
A-

6 Ekim, Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlanıyor. Dünya genelinde açlık ve yoksulluk temaları için farkındalık yaratmak, tüm insanların gıda güvenliğine ve besleyici gıdalara ulaşmasına katkı sunmak amacıyla kutlandığı söyleniyor, FAO tarafından. Bu kapsamda da seminer vb. çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir.

Her yıl farklı bir temayla kutlanıyor Dünya Gıda Günü. Geçen yılki teması “iklim değişiyor, o halde gıda ve tarım da değişmeli” olarak belirlenmişti. Bu yılki temayı henüz açıklamadılar.

Dünyaya ve ülkemize baktığımızda her yıl kutlanan Gıda Günlerine rağmen, açlık ve yoksulluğun her geçen gün arttığını görüyoruz. Yine BM’nin verilerine göre, dünyada yaşayan her 100 kişiden 11’i yani yaklaşık 800 milyon insan yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Yine dünyanın yoksul ülkelerinde doğan her 6 bebekten 1’i bu yüzden yetersiz kiloyla hayata gözlerini açıyor.

Bizim ülkemizde de durum bundan daha farklı değil. 2017 yılı için belirlenen Asgari Ücret, AGİ dahil net 1.404,06 TL olarak belirlendi, AKP’giller hükümeti tarafından. Çeşitli sendikaların yaptığı araştırmaya göre, Ağustos ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani Açlık Sınırı 1.504,74 TL’dir. Bununla birlikte, bir aile için sadece gıda harcaması için yeterli olmayacağından, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani Yoksulluk Sınırı da 4.901,42 TL oldu. Bizim bir şey dememize gerek kalmadı aslında. Ülkemizde Asgari Ücret ile çalışan milyonlarca çalışan, hem Açlık Sınırı ve hem de Yoksulluk Sınırının altında bir ücretle yaşamaya mahkûm ediliyor, buna yaşamak denirse tabiî…

Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin geçtiğimiz dönemlerde yaptığı açıklamasına göre, son 15 yıllık süreçte çiftçi kayıt sisteminden 600 bin çiftçi ayrılmıştır. Bu da devletin verdiği tarımsal destekleri dahi bu çiftçilerin alamaması anlamına gelmektedir. Türkiye çok hızlı bir şekilde tarımsal hammadde alanında net bir şekilde dışa bağımlı hale gelmiştir. Çiftçi, Belçika yüzölçümü büyüklüğünde tarım arazisine son 15 yıllık süreçte hiçbir tarım ürünü ekemez hale gelmiştir. Hayvancılık açısından da ithalat yapmazsak et yiyemez konumdayız. Dünyanın hiçbir yerinde serbest piyasa ekonomisine dayanan bir tarım politikası uygulanmamaktadır. Çiftçimiz korunmamakta ve desteklenmemektedir.

İşsizlik de en büyük sorunlarımızdan biridir. TÜİK’in verilerine göre, ülkemizde işsizlik yüzde 10,2’lerde seyretmektedir. Ancak gerçek işsizlik, kayıtlı olmayan birçok işsiz insanımız olduğu için çalışabilir nüfusumuzun neredeyse yarısı yani yüzde 50’lerdedir. ABD-AB (AB-D) Emperyalistlerinin kanlı BOP yani Ortadoğu’nun haritasını ne pahasına olursa olsun yeniden çizme planı sonucunda yarattıkları savaştan kaçan Suriyeli mülteciler de eklenince ülkemizdeki işsizlik tablosu daha da vahim bir hale gelmiştir.

Bir Dünya Gıda Günü daha işsizliğin, yoksulluğun, açlığın pençesinde “kutla”nacak. Açlığı, yoksulluğu, işsizliği, pahalılığı yaratan Parababaları düzeni, AB-D Emperyalistleri, yaptıkları vurgunu, soygunu, talanı ve sömürüyü, dünya halklarını isyana sürüklememesi için Dünya Gıda Günü gibi günlerle ılımlandırmaya çalışıyorlar.

Ancak onların emperyalist düzen var olduğu sürece, İnsanlık her geçen gün artan bir düzeyde açlığa ve yoksulluğa mahkûm ediliyor.

İnsanın en temel hakkı olan beslenme hakkı bile artık ulaşılamaz olduktan gayrı insana bu düzene isyan etmekten başka bir çare kalıyor mu?