Dünya Süt Günü ve Süt içmeden büyü(yeme)yen çocuklarımız
1 Haziran Dünya Süt Günü’nü süt üreticilerinin sorunları ve fahiş oranlarda artan süt ve süt ürünleri fiyatlarıyla karşıladık.
Türkiye’nin de üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü (FAO)’nun kararıyla her yıl 1 Haziran Dünya Süt Günü olarak kutlanıyor.
Litresi 20 TL’ye ulaştığı için süt içemeyen çocuklarımız ve halkımız mutsuz, süt üreticisi de mutsuz. Öyleyse ortada kutlanacak bir şey de yok. Bu yüzden Dünya Süt Günü’nde üreticinin ve tüketicinin sorunlarını ortaya koyacağız.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 “Çiğ Süt Üretim İstatistikleri” verilerine göre, Türkiye’de geçen yıl üretilen çiğ süt miktarı yüzde 1,3 azalarak 23 milyon 200 bin ton oldu.
AKP’giller Türkiye’si süt üretiminde gerilediği gibi süt tüketiminde de birçok ülkenin gerisinde kaldı. Türkiye’de süt tüketimi yılda kişi başına 34 kilogram.
Basına yansıyan haberlere göre, Uluslararası Süt Genom Konsorsiyumu tarafından yapılan bir araştırma, süt tüketimi ile kişi başına düşen milli gelir arasında güçlü ilişki olduğunu gösteriyor. Refah düzeyi yüksek ülkeler, diğer ülkelere göre çok daha fazla süt tüketiyor. Dünyada en fazla süt tüketimi Avrupa’da. Dünyada en çok süt tüketilen 10 ülke ve kişi başı yıllık süt tüketim miktarları şöyle:
1. Finlandiya – 430,46 kg/kişi
2. Karadağ – 349,21 kg/kişi
3. Hollanda – 341, 47 kg/kişi
4. İsveç – 341,23 kg/kişi
5. İsviçre – 318, 69 kg/kişi
6. Arnavutluk – 303,72 kg/kişi
7. Litvanya – 295, 46 kg/ kişi
8. İrlanda – 291,86 kg/ kişi
9. Kazakistan – 288,12 kg/ kişi
10. Estonya – 284,65 kg/kişi
Düşünebiliyor musunuz, bizim ülkemizde insanlarımız yılda 34 kg, günde sadece 93 g yani yarım bardağı bulmayan miktarda süt tüketirken, refah düzeyi daha iyi durumda olan ülkelerde bu oran yılda 284 ile 430 kg arası, yani bizimkinin neredeyse 10 katı.
Kişi başı 34 kilogram süt tüketebildiğimiz AKP’giller Türkiye’sinde, 2021 yılında 1 litre kutu sütün fiyatı 7 lira 45 kuruş iken, bu sene aynı sütün fiyatı 19 lira 50 kuruş. Yani bir yılda içtiğimiz süte yüzde 162 oranında zam gelmiş. Sadece süt değil tabiî, sütün zamlanması süt ürünlerine de yansıyor. Peynir kg fiyatı 130 liralara, tereyağı 140 liralara çıkmış durumda. Yoğurdun kilogram fiyatı 20 lirayı aştı.
Namuslu Bilim İnsanı Osman Nuri Koçtürk, “Gıda Emperyalizmi” adlı kitabında, elimizdeki kayıtlara göre 1938 yılında Türkiye’de insan başına bir yılda 22 kilo et ve 151 kilo süt düşerken, bu miktarlar 1962 yılında et için 12 kiloya, süt için 103 kiloya kadar düşmüş bulunuyor, diyor.
2022 yılında ne kadara düşmüştü?
34 kilograma.
60 yılda halkımızın süt tüketimi yüzde 67 oranında düşürülmüş. 1950’lerden beri iktidara gelen Amerikancı partiler ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ABD-AB Emperyalistlerine kerte kerte peşkeş çektiler. Ancak Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde bu ihanet ve peşkeşler AKP’giller dönemindeki kadar hızlı ve aşırı olmadı. AKP’giller, efendileri ABD-AB Emperyalistlerine, kendilerini iktidarda tutup küplerini doldurma ve makamlarını koruma karşılığında ülkemizi tam teslim ettiler.
Cumhuriyet tarihinin en halk düşmanı, doğa düşmanı, vatan düşmanı iktidarı bunlar. Mustafa Kemal ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yadigârı olan ne varsa ona düşmanlar. Ülkemizi getirdikleri hâl içler acısı.
Neden yeterli süt tüketemiyoruz?
1 Nisan 2022’den itibaren geçerli olmak üzere Ulusal Süt Konseyi tarafından çiğ süt fiyatı 5 lira 70 kuruş olarak belirlendi. Daha sonra çiğ süt fiyatına yüzde 30 zam yapılarak, 15 Mayıs 2022’den itibaren geçerli olacak fiyat 7 lira 50 kuruş olarak açıklandı. Basına yansıyan haberlere göre, üreticinin beklentisi 8 liranın üstündeydi. Şu anda daha da fazla olur üreticinin beklentisi. Çünkü üretici artan maliyetler altında eziliyor ve üretim yapamaz geliyor. Bu durumda da üretimden çekilerek büyük şehirlere göç ediyor, işsizlik kervanına katılıyor.
Daha önceki yazılarımızda da konu etmiştik. Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, süt/yem paritesinin uluslararası normlara göre 1.5 olması gerektiğini belirtiyor. Ancak gelen tarımsal girdilere yapılan zamlarla süt/yem paritesi 1’in bile altına gerilemiş durumda. Neredeyse hepsi ithal olan gübre, ilaç, elektrik, su, mazot, tohum vb. her türlü girdiye her gün zam üstüne zam geliyor.
AKP’giller süt ve süt ürünlerindeki fiyat artışına karşı hemen ithalatın önünü açıyor. Süt ürünlerinde ithalat vergileri sıfırlanıyor. İthalat ağır girdi maliyetleri altında ezilen süt üreticisini üretim yapamaz hale getiriyor. Üretim azalıyor, talep karşılanamıyor ve AKP’giller yeniden ithalata başvuruyor. Bilinçli bir şekilde yaratılan bu kısır döngü “başka çaremiz yok” edebiyatıyla devam edip gidiyor.
Çocuklarımızın ihtiyacı kadar süt ve süt ürünü tüketebilmesi, sağlıklı beslenip bilişsel ve fiziksel gelişmelerini tamamlayabilmesi için;
Dünya Süt Günü’nün süt üretimindeki büyük başarılarımızın, yeterli süt tüketiminin kutlanacağı bir gün olması için;
Çiftçimizin-Köylümüzün ağır maliyetler altında ezilmemesi, üretimin desteklenmesi için,
Köylünün tekniğin en son olanaklarıyla üretim yapabilmesi için, bu AKP’giller iktidarından kurtulmaktan başka çare yoktur. Demokratik Halk İktidarını kurmaktan başka çare yoktur.
İşte Sosyalist Küba’da büyükbaş hayvan sıkıntısı varken dahi devlet her çocuğa sekiz yaşına dek günde bir litre süt vermektedir.
Bizde ise, Derin Yoksulluk Ağı’nın 29 Haziran’da açıklanan araştırmasına göre, yoksulluk koşullarında büyüyen çocuklar, yetersiz beslenme nedeniyle fiziksel, sosyo-duygusal ve bilişsel gelişim alanlarında potansiyellerini gerçekleştiremiyor. Çocuklar evde kahvaltı yapamıyor, okulda beslenmelerini gerçekleştiremiyorlar.
Bunları görüp duyarsız kalmak, gözümüzü kapatmak ne mümkün… Bu yüzden gözümüzü daha çok açalım, çocuklarımıza ve emekçi halkımıza bu zulmü yapanlara karşı mücadele edelim, başka çaremiz yok.