Gıda fiyatlarındaki fahiş artışlar 2024’te de devam ederken, üreticinin mandalinası dalında kaldı
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, Ocak 2024 verilerine dayanarak “Halkın Enflasyonu” araştırmasını açıkladı. Halkın en fazla tükettiği 64 temel gıda maddesinden oluşan bir sepeti esas alarak yapılan araştırmaya göre, bu yıl Ocak ayında gıda fiyatlarında bir önceki aya göre yüzde 6,1 oranında artış yaşandı. Ocak 2024 sonu itibariyle son on iki aylık ortalama gıda fiyatları, bir önceki on iki aylık ortalama fiyatlara göre yüzde 101,1 oranında arttı.
Dünya genelinde gerileyen gıda fiyatları Türkiye’de 2024 yılında da artışını sürdürüyor. AKP’giller’in ABD-AB Emperyalistlerinin emirleri doğrultusunda uyguladığı ekonomi politikaların sonucunda Türkiye, Eylül 2021’den bu yana önlenemez bir yüksek enflasyon sürecine girmiş bulunuyor. O tarihten bugüne gıda fiyatları yani gıda enflasyonu yüzde 611 oranında arttı. Yani Eylül 2021’de 100 liraya yapılan bir gıda alışverişinin Ocak ayındaki fiyatı 711 liraya kadar çıktı.
AKP’giller’in isteği doğrultusunda yanlı ve çarpıtılmış istatistikler üreten Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tüketim harcamalarıyla ilgili istatistiklerini açıkladı. TÜİK verilerine göre, en zengin yüzde 20’lik kesim tüketim harcamalarının yüzde 16,6’sını, en yoksul yüzde 20’lik kesim ise yüzde 35,8’ini gıda için yapıyor. Bu sonuca baktığımızda, ülkemizde gıda enflasyonundaki fahiş artışların en fazla İşçi Sınıfımızı ve Emekçi Halkımızı etkilediğini söylemek mümkün.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO yaptığı açıklamada, 2023 yılında dünya gıda fiyatlarının yüzde 10 oranında düştüğünü bildirmişti. Ancak ülkemizde böyle bir durum söz konusu değil. Tam tersine yukarıda da belirttiğimiz gibi, Eylül 2021’den bu yana, yani sadece 2 yıllık bir sürede gıda fiyatları yüzde 611 oranında artmış durumda. Halkımızın içine düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Çok değil iki yılda kat be kat yoksullaşmış Emekçi Halkımız.
Birleşik Kamu-İş’in yaptığı çalışmaya göre, 2024 yılı Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 65,3; et-balık fiyatlarında yüzde 107,2; süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 46 oranında artış oldu. Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 94,9 oranında arttı. Meyve fiyatları yüzde 146,5; sebze fiyatları yüzde 186,5 oranında artış gösterdi. Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 61,6; diğer gıda fiyatları da yüzde 70,6 oranında zamlandı. Yani halkımızın ucuz olduğu için tükettiği ekmek, makarna ve bulgurun bile yanına yaklaşılmaz olmuş.
Ülkemizdeki en önemli sorunlardan biri de üretici ve market fiyatları arasındaki fark. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin, üyelerinden aldığı verilerle tüketici ve market fiyatlarını karşılaştırarak yaptığı Ocak 2024 çalışmasına göre, üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla olan ürün yüzde 404,2 ile portakal oldu. Portakaldaki fiyat farkını yüzde 396,7 ile mandalina, yüzde 385,2 ile limon, yüzde 256,5 ile kuru soğan takip etti.
Portakal ve mandalina 5 kat, limon 4,9 kat, kuru soğan 3,6 kat fazlaya satıldı. Üreticide 4 lira olan portakal 20 lira 17 kuruşa, 5 lira 25 kuruş olan mandalina 30 liraya, 3 lira 83 kuruş olan limon 18 lira 58 kuruşa, 5 lira 8 kuruş olan kuru soğan 18 lira 11 kuruşa satıldı.
Şu vurguna, şu soyguna bir bakın hele. Emekçi Halkımız AKP’giller iktidarında iliğine kemiğine kadar sömürülüyor-soyuluyor.
Üreticiler bu sene narenciyede, mandalina, portakal ve limonda havaların sıcak gitmesiyle birlikte üretimin fazla olduğunu dile getiriyorlar. Ancak sözde “talep” olmadığı gerekçesiyle çiftçi ürününü satacak tüccar bulamıyor. 6 Şubat Depremi’nin yaralarını sarmaya çalışan Hatay’da, dallarda çürüyen ve yere dökülen mandalinaları içimiz burkularak izledik. Hataylı çiftçiler ürünlerini 10 kuruşa bile satamadıklarını belirtiyorlar. Önümüzdeki yılın verimini etkilemesin, ağaca zarar vermesin diye ürünleri toplamak gerektiğini, ancak işçilik parasını çıkaracak bir fiyata, kilogramı 10 kuruşa dahi satacak kimseyi bulamadıklarını belirtiyorlar.
Biz pazarda ve markette mandalinanın kilogramını en düşük 30 TL’ye alabiliyorken ya da daha doğrusu alamıyorken, çiftçimiz 10 kuruşa satamıyor. Toplatacak parayı dahi çıkaramadığı için de dalında çürümeye bırakıyor.
Çiftçimiz kendi derdiyle yapayalnız bırakılmış durumda. Hâlbuki bu ürünlerin devlet, Tarım Kredi Kooperatifleri ve belediyeler vasıtasıyla satın alınması gerekir. Satın alınan ürünler okullarda çocuklarımıza ücretsiz dağıtılmalı, Tarım Kredi Kooperatiflerinde cüz’i fiyatlarla tüketiciyle buluşturulmalıdır. Böylece mandalina bolluğu içinde mandalina yiyemeyen halkımız ve çocuklarımız C vitamini de içeren bu meyvelerden bol bol yemiş olur.
Ziraat Odaları Birliği’nin bağlı odalardan derledikleri verilerle yaptığı araştırmaya göre, Ocak ayında tarımsal girdilerde aylık ve yıllık değişimde en fazla fiyat artışı mazotta görülmüştür. Mazot fiyatı aylık olarak yüzde 12,2; yıllık bazda yüzde 78,6 oranında artmıştır. Çiftçinin üretimin her aşamasında mazotu zorunlu olarak kullandığını düşündüğümüzde, mazot fiyatlarındaki artışın ürünlerin maliyetine doğrudan etki ettiğini görebiliriz.
Yüksek gıda fiyatlarının bir diğer sebebi de piyasaları denetleyecek ve dengeleyecek kamu kuruluşlarının ortadan kaldırılmış olmasıdır. ABD-AB Emperyalistlerinin hizmetinde olan iktidarlarca, Ziraat İşleri, Zirai Mücadele, Toprak-Su, Gıda İşleri, Veteriner İşleri gibi alanında uzmanlaşmış kurumların hepsi kapatılmış veya etkisizleştirilmiştir.
Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Yem Sanayi, Zirai Donatım, TEKEL, Şeker Fabrikaları, Türkiye Gübre Sanayi gibi hem üretimi doğrudan ilgilendiren hem de girdi sağlayan kurumlar özelleştirme adı altında Parababalarına peşkeş çekildi. Zaman içerisinde de yok edilerek arsaları ranta açıldı. Tarımsal üretimi destekleyen kurumların ortadan kaldırılması ülkemizin artık tarım ve hayvancılık alanında kendi kendine yetemeyen bir ülke durumuna düşürülmesine sebep oldu, ithalatın önü açıldı. AKP’giller döneminde bu özelleştirmelere hız verildi, piyasayı denetleyebilecek kamu kurumları tamamen yok edildi. Hepsi yerli-yabancı Parababalarına ve yandaşlara yeyim ettirildi.
Bu kamu kurumları hem üretim maliyetlerinin düşürülmesinde hem de satış fiyatı ve pazarlama noktasında tavan fiyatların oluşturulmasında önemli iş yapıyordu. Üreticiden alış fiyatı ile tüketiciye satış fiyatı arasında bir denge kurarak piyasayı düzenlemede etkin oluyordu.
Bugün bu denge tamamen ortadan kalkmış durumdadır. Tüketicinin tamamen piyasa koşullarına teslim edildiğine bir örnek verelim:
Bakınız yine Ziraat Odaları Birliği’nin yaptığı çalışmada ilginç bir veriyi daha paylaşalım. Ankara’da halkımızın temel tüketim maddeleri arasından aynı marka ve miktarda ürünlerin marketlerdeki fiyatına bakılıyor. Marketlerin satış fiyatları arasında önemli farklılıklar olduğu görülüyor.
Örneğin aynı marka bir litre paketli sütün 6 farklı marketteki fiyatı 29 buçuk lira ile 38 lira 95 kuruş arasında değiştiği tespit ediliyor. Sütün fiyatı marketten markete yüzde 32 oranına kadar değişebiliyor.
Tüketicinin ve çiftçinin yüzü 2024 yılında da gülmeyecek. Aslında, ABD-AB Emperyalistlerinin iktidara taşıdığı ve orada tutmaya devam ettiği, Cumhuriyet Tarihinin en halk düşmanı, en kötücül iktidarı AKP’giller ülkenin başında olduğu sürece de yüzümüz gülmeyecek.
Halkımızın dediği gibi, son gülen iyi güler, Emekçi halkımızın da eninde sonunda yüzünü güldüreceğiz. Bunu yapacak olan da yalnız Halkın Kurtuluş Partisi’dir.