İkiyüzlü Din Bezirgânları
Hüseyin Ali
Janus, eski Roma Tanrılarından. Roma’nın en eski Tanrılarından, iki yüzlü bir Tanrıdır Janus. Bir yüzü bir tarafa, örneğin sağa bakarken, ikinci yüzü tam zıt tarafa, yani sola bakar. Bir yüzünün geçmişe, bir yüzünün geleceğe baktığı söylenir. Aslında genel olarak insan ve toplum hayatındaki zıtlıkların bir arada bulunuşunu gösterir: iyilik ve kötülük, gençlik ve yaşlılık, başlangıç ve bitiş, açlık ve tokluk, yoksulluk ve zenginlik, doğru ve yanlış, yalan ve gerçek gibi…
(Janus)
Janus nereden çağrışım yaptı?
Malûm, Tayyip İsrail’in Gazze katliamı konusunda mangalda kül bırakmıyor. Neredeyse bir tek ana avrat sövmediği kaldı.
Ama işin özü öyle değil.
Yurt dışında, sürgünde diyebiliriz, yaşayan cevval gazeteci Metin Cihan gerçekleri açığa çıkardı. Metin Cihan aslında bir gazeteci değil. Ama duyarlı bir insanımız. Gezi Direnişi’nde parka ilk giden 50 kişi arasında olduğu belirtiliyor. Çevreci direnişlere katılmış. Bir AKP mitinginde (2014) miting alanını tepeden çekip kalabalık gösterme sahtekârlığını ortaya çıkarınca AKP tayfasının tepkisini çekmiş. AKP gediklilerinden Nurettin Canikli’nin de karıştığı Giresun’daki Rabia Naz cinayeti ile ilgili verdiği bilgiler nedeniyle AKP tayfasının düşmanlığını kazanmış ve “terörist” damgasını yemiş. Yurt dışına çıkmış. Şu anda bireysel olarak Berlin’den, sosyal medya üzerinden gerçekleri paylaşmaya çalışıyor (Barış Pehlivan, https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-pehlivan/sahi-kim-bu-metin-cihan-2195437).
Metin Cihan, Tayyip’in bir yandan İsrail’e, Netanyahu’ya söverken, bir yandan İsrail’e nasıl büyük destek verdiğini kanıtladı.
(Metin Cihan)
Metin Cihan’ın verdiği bilgileri görelim. X hesabında 15 Kasım 2023 tarihinde şöyle yazdı:
Buradan da anlaşıldığı gibi insani değerleri aşınmamış duyarlı bir gazeteci Metin Cihan.
Hesabında daha sonra şunları yazdı. Hiçbir değişiklik yapmadan alıntılıyoruz:
“20 gün önce filistin halkı için ne yapabilirim diye düşündüğümde vardığım sonuç #israilesevkiyatıdurdur çağrısı yapmak olmuştu. sevkiyatın detaylarını araştırınca tüm ihracatçı firmaların ve armatörlerin hiçbir şey olmamış gibi israil sevkiyatlarına devam ettiğini gördüm. bu şirketleri duyurayım diye daha derin araştırınca burak erdoğan ve erkam yıldırım gibi isimlerin ve bazı ak parti yöneticilerinin israil ile ticareti sürdürdüğünü fark ettim. bu ikiyüzlülüğü herkese duyurmaya çalıştım. yalanlamak istediler, daha fazlası ortaya çıktı. dava açtılar, umursamadım. gelinen noktada artık üstünü örtemeyecekleri bir noktaya vardı. tepki büyüdü. artık bir yaptırım kararının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum/umuyorum. göstermelik olmamasını diliyorum. yine bir dümen çevirirlerse ortaya çıkarmak için elimden geleni yapmaya söz veriyorum. 20 gün önce bu konuyu ilk düşündüğümde elimden bir şey gelmemesinin çaresizliğini hissediyordum. şimdi filistin halkı için en azından bir işe yaradığımı hissediyorum. elimden geleni yapmaya devam edeceğim. sadece filistin halkı için değil, barış yanlısı israilliler ve tüm dünyada israil’i protesto etmek için meydanlara çıkan yahudiler için de.” (https://twitter.com/metcihan/status/1724651637237518841).
Demek ki Tayyip ve yardakçıları suyun üstünde İsrail’e söverken, suyun altından Tayyip’in oğlu Burak ve Milyar Ali’nin oğlu Erkam üzerinden İsrail’le ticareti artırarak sürdürmüşler.
Dilimizde böyleleri için güzel bir söz var: İkiyüzlü!
Janus da psikiyatride ikiyüzlülük ve ayrışmış kişilik bozukluğu (dissociative identity disorder) gibi kavramlarla ilişkilendirilir.
Din bezirgânlarının en iyi bildiği ve yaptığı işlerdendir ikiyüzlülük. Bu işte pek beceriklidirler. Yeri gelir ağlarlar, yeri gelir söverler, yeri gelir kontrolsüz sesleriyle şarkı söylerler, yeri gelir Kur’an okurlar. Bunlar görünürde halkı kandırmak için yaptıkları göz boyamadır. Alttan iş çevirirler. Hem ceplerini doldururlar hem emperyalist uşaklığı yaparlar.
Bu kötülükleri bilinçli yaparlar. Çünkü Tayyip BOP’un Eşbaşkanıdır. Yardakçılarıyla birlikte emperyalist uşaklığı yapar. Dolayısıyla, Tayyip ve yardakçılarının bu ikiyüzlülüğünü bir hastalık veya kişilik bozukluğu gibi görmek hainliklerini hafifletmek olur.
“Gerçekler inatçıdır.” Ve işte iplikleri belgelerle pazara çıktı!
Metin Cihan, 3 Nisan’da X hesabından şu bilgileri paylaştı:
“Gazze’de katliam devam ederken devletimizin İsrail ile doğrudan ticaretinin belgesidir. Belgenin ne anlattığına tek tek bakalım. Hepsini kolaylıkla teyit edebilirsiniz.
“Gönderici kim?
“Eti Maden. %100 kamu kuruluşu. Türkiye Varlık Fonu (TVF) şirketi. TVF’nin başında Erdoğan var.
“Alıcı kim?
“Fertilizers & Chemicals Ltd. Çeşitli kimyasallar üreten büyük bir İsrail şirketi. İsrail ordusuna da hizmet veriyor.
“Gönderilen ürün ne?
“Bor madeni. Evet, o meşhur bor madeni. Toz halinde borik asit formunda, 25 kg’lık paketlerde, toplam 21 ton.
“Ne zaman ve nereden gönderildi?
“23 Mart 2024’te Gemlik Limanından yükleme yapıldı.
“Ne zaman ve nereye teslim edildi?
“29 Mart 2024’te gemi İsrail’in Aşdod limanına, ardından 1 Nisan’da Hayfa limanına vardı ve teslimat yapıldı.
“Diğer tüm detayları da belgeden görebilir, doğrulayabilir, hatta isterseniz karekodu okutarak sevkiyatı teyit edebilirsiniz.
“Katliam tedarikçiliğine ve Filistin’e dua İsrail’e gemi ikiyüzlülüğüne artık bir son verilmesi dileğiyle.” (https://twitter.com/metcihan/status/1775474171109077388).
Metin Cihan’ın paylaştığı belgede gerçekten de 20 tonun üzerinde, 21.652 kilogram borun Eti Maden tarafından borik asit olarak Gemlik’ten İsrail’e nakledildiği görülüyor (Resim 1).
(Resim 1. Din bezirgânlarının İsrail’e desteğinin belgesidir.)
Gönderen Eti Maden ise Türkiye Varlık Fonu kapsamında. Varlık Fonu’nun başında kim var? Tayyip!
Peki bor nerede kullanılıyor?
Borun kullanılmadığı yer yok. Isı yalıtımlı cam üretiminde, yanmayı geciktirici olarak yanıcı her türlü maddenin (tekstil, mobilya) üretiminde, temizleme ve beyazlatma sanayisinde, metalurji sanayisinde, kaliteli çelik üretiminde, nükleer sanayide nükleer reaksiyonların kontrolünde ve hepsinden önemlisi silah sanayisinde…
Silah sanayisindeki kullanımı şöyle:
“Bor karbürden yüksek sertliğe sahip, kimyasal ve mekanik korozyona karşı mükemmel direnci olan, düşük yoğunluğu sebebi ile mükemmel güç/ağırlık oranına sahip, yüksek ısıya dayanan zırh plakaları üretilmektedir. Ayrıca, hafifliğin ve mobilitenin önemli olduğu taktik araçlar, hafif zırhlı araçlar ve helikopterlerde de bor karbür zırh plakaları kullanılmaktadır. Zırh çözümlerinde amaç minimum yük, maksimum koruma sağlamaktır. Yüksek sertlik, kimyasal ve mekanik korozyona karşı mükemmel direnç, çok düşük yoğunluk, mükemmel güç/ağırlık oranı ve yüksek ısıya dayanım özellikleri, B4C’nin (B4C: Bor karbür) başlıca tercih edilme sebepleridir. Bor karpit diye de adlandırılan hammaddeden yapılan seramik zırhlar, yeni nesil kurşun geçirmez yelek plakaları olarak kullanılmaktadırlar” (https://kimya.balikesir.edu.tr/Seminerler/dokuman/201810105025AsliAkbay_2.pdf).
Demek ki Tayyip ve yardakçıları “Ey İsrail”, “Ey Netanyahu” diye ünlerlerken, aslında İsrail’e savaş malzemesi gönderiyormuş.
Gönderdikleri sadece bor da değil. Pek çok mal var; çimento, kablo, dikenli tel, petrol ve ürünleri, Fatih Erbakan’a göre jet yakıtı vb…
Bu ne ikiyüzlülük!
Aslında ikiyüzlülük demek de yetmiyor, yüzsüzler aynı zamanda.
Ulaştırma Bakanlığı, giden gemilerin zorunlu olarak İsrail’e gittiğini, oradan Filistin’e gittiği yalanını kıvırdı. Ama yalan! Ne büyük yüzsüzlük!
Metin Cihan, başka bir sosyal medya paylaşımında bunu da açıkladı:
“Türkiye artık Filistin Devletini tanımıyor mu?
“İsrail ile ticareti aklamak için bu noktaya geldiler. Görmüşsünüzdür, Anadolu Ajansı’na haber yaptırmışlar. Kayıtlarda ticaretimiz İsrail ile ama aslında Filistin’e gönderiyoruz diyorlar. Yalan ve dezenformasyon dolu. Anlatayım.
“Biz Filistin’i tanıyan bir devlet olduğumuz için Ticaret Bakanlığı ve TÜİK kayıtlarında İsrail ile Filistin ticaretleri ayrı ayrı tutuluyor ve resmi olarak yayınlanıyor. Evet, Filistin’e malzeme taşıyan gemiler de mecburen İsrail’e yanaşıyor ama alıcıya bağlı olarak ticareti hangi ülke ile yaptığımız net.
“Bu ülkelerin gümrük ticaret kodları da ayrı. İsrail’in 624, Filistin’in ise 625. İstediğiniz resmi kaynakta bu bilgileri sorgulayabilirsiniz. Bu anlattığım şeyler zaten bilinir ama ben her zamanki gibi resmi ve açık belgelerle herkes için netleştireyim.
“İlk görselde TÜİK istatistikleri var. Filistin ve İsrail ithalat-ihracat rakamlarını görüyorsunuz. Aradaki devasa farkı da görüyorsunuz. Linkini de vereyim doğrudan TÜİK sayfasında görün: https://rapory.tuik.gov.tr/08-04-2024-13:25:33-189816113819685437401834610937.html (Resim 2)
(Resim 2. 2023’te İsrail’e giden ve Filistin’e giden toplam ihracat miktarı. Filistin’e giden İsrail’e gidenin 40’ta birinden az!)
“İsrail limanlarına gönderdiğimiz gemilerin Filistin ile ticaret için orada olanları %2 ile %4 arasında değişiyor. Geri kalanı (%96 ile %98 arası) İsrail. Bunu Ticaret Bakanlığı açıklıyor.
“İkinci görselde bu sorgulamayı nasıl yapabileceğinizi video ile anlattım.
“Şimdi müsaadenizle sözü Ulaştırma Bakanımıza bırakayım: ‘Filistin’e gidecek her türlü mal İsrail’in kontrolü ile gidebiliyor. Ancak bu savaş ortamında Filistin’e giden mal miktarının az olduğunu söyleyebiliriz.’ https://kemalozturk.com.tr/blog/turkiyeden-israile-gunde-8-gemi-gidiyor-30-dusus-var/
“Bu samimi bir açıklamaydı. Zaten Filistinliler açlıkla boğuşurken, bizim İsrail’e gönderdiğimiz 1400 geminin onlara malzeme taşıdığına kim inanırdı?
“İkinci görselde Eti Maden’in İsrailli ICL Group şirketine yolladığı Bor hammaddesine dair meşhur konşimento (taşıma belgesi) var. Gönderici belli, alıcı belli. Eğer Filistin’e gidiyor olsaydı, liman yine Hayfa olsa bile alıcı Filistinli bir firma olacaktı. Malzemeyi alan İsrailli firma onu bizden alıp Filistinlilere satıyor mu, bilemeyiz. Biz İsrail’e satıyoruz, gerisi bizi bağlamıyor. Ama bu firma İsrail ordusuna da üretim yapan, İsrail askerine maddi, manevi ve fiziksel desteğini web sitesinde gururla duyuran bir firma. Yönetiminde emekli İsrail ordusu tuğgenerali ve İsrail Savunma Bakanlığı mensubu var. Takdir sizin.
“Bir de özel sektöre ait konşimento ekliyorum (üçüncü görsel). Gönderici Sönmez çimento, alıcı yine İsrailli bir firma (Resim 3).
(Resim 3. İsrail’e taşınan 8 milyon ton çimentonun belgesi.)
“Sektördeki insanlar bu tartışmayı eminim komik buluyorlar. Her şey o kadar net çünkü. İktidarın bu kirli ticareti aklamak için düştüğü hâlleri de görüyorlar.
“Bildiğiniz ve gördüğünüz gibi ben her şeyi belgeli sunuyorum. Hem de resmi ve açık kaynaklardan. Aksini savunanların bir belge gösterdiğine tanık oldunuz mu? Üstelik bütün devlet olanakları onların elinde.
“Bütün bunlardan bağımsız acı bir gerçek daha var. İsrail ile ticaretimizde kimyasal hammadde, çelik, çimento, dikenli tel, silah aksamı gibi ürünler olduğunu biliyorsunuz. Bunları aslında Filistinlilere gönderdiğimizi söylemek utanmazca ve vicdansızca değil mi? Açlıkla baş etmeye çalışan Filistinliler ne yapacak bu malzemeleri? Örneğin bu katliam süresince gönderdiğimiz çimento miktarı resmi kayıtlara göre 600 bin ton’dan fazla. Evleri bombalanan, yerlerinden yurtlarından edilen Filistinliler ne yapacak bu çimentoyu?
“Başa dönelim. Bu kirli ticareti aklamak için artık Filistin’i tanımayan bir ülkeymişiz gibi bahaneler üretmeye başladılar. Bunu akıl edenlerin, bu talimatı Anadolu Ajansı’na, bazı gazetecilere ve trollere verenlerin, bu talimatı uygulayanların insani değerlerini ve ruh hallerini anlamakta zorlanıyorum.
“Onları bunu yapmaya mecbur bırakan hangi menfaat ise, bir an önce kurtulmalarını diliyorum.” (https://twitter.com/metcihan/status/1777295229294358791).
Bütün bunlara ek olarak İsrail yüzde yüz petrole bağımlı bir ülke. Petrolün önemli bir kesimi de Türkiye üzerinden sağlanıyor. Bianet’in 30 Kasım 2023’te yaptığı söyleşide bunu da belirtiyor Metin Cihan.
Bianet muhabiri soruyor:
“Filistin gündeminde Türkiye’den İsrail’le ticarete devam eden şirketleri haberleştiriyorsun… Nasıl başladın buna?”
Metin Cihan:
“Bir gece uyandığımda, sosyal medyadan haberlere baktığımda, Gazze’den katliam görüntüleri vardı. Hiçbir şey yapamıyoruz diye düşündüm. Boykot gibi girişimlere saygı duyuyorum ama İsrail’i etkilemediği belliydi. Bu sırada bir HÜDA PAR milletvekilinin gönderisine denk geldim. Kocaeli’nden kalkan bir tankerin İsrail’deki jetlere yakıt taşıdığını iddia ediyordu.
“Önce İsrail’in Türkiye’den petrol sevkiyatına ihtiyacı olup olmadığı düşündüm. Araştırınca bilmediğim bir şey öğrendim. İsrail petrolde tamamen dışa bağımlıymış. Azerbaycan başta olmak üzere birçok ülkeden petrol ithal ediyormuş. Bu sevkiyat da Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı üzerinden, yani en son Türkiye’den gerçekleşiyormuş.
“Türkiye İsrail’e karşı açıklama yapıyordu ama bu konuda hiçbir yaptırım uygulamıyordu. Türkiye’den İsrail’e petrol sevkiyatı yapan tankerleri Marinetraffic’ten takip edebileceğimi düşündüm. Türkiye’nin limanlarından kalkıp İsrail limanlarına varan gemileri sorguladığımda, sadece petrol değil, koca bir ticaretin her şey normalmiş gibi devam ettiğini gördüm.” (https://bianet.org/haber/metin-cihan-turkiye-israile-karsi-aciklama-yapiyor-ama-hicbir-yaptirim-uygulamiyor-288676).
Demek ki, “AKP İsrail’e jet yakıtı veriyor” iddiası da yalan değil. Doğrudan jet yakıtı olmasa bile petrol vermesi de aynı anlama gelir.
Peki neden?
Çünkü devletin başındaki kişi, kendi sözleriyle “BOP Eşbaşkanı”. Dolayısıyla emperyalist uşağı.
Bunu zaten yıllardan beri görüyoruz. Ortadoğu’da İsrail’e kafa tutan en önemli güç Esad Yönetimiydi. Dinci diktatörlük, Esad’ı yıpratarak İsrail’de dolaylı destek sağladı, emperyalizm için piyonluk yaptı. Ve bunu sürdürüyor. Emperyalistlerin komutuyla milyonlarca Suriyeli, Afgan, Sudanlı vb. işgalciyi ülkemize doldurdu. Bu süreç de devam ediyor. Kaldı ki Kürecik’teki radar da kimi koruyor? İsrail pilotları bizim Konya’da eğitim uçuşları yapmıyor mu?
Emperyalizm bu uşakları kullanabildiği kadar kullanacak…
Yeniçağ Gazetesi’nden Arslan Bulut emperyalizmin yeni oyununu yazdı.
“Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası’nın, Türkiye’ye aktardığı kaynak tutarını, devam eden 17 milyar dolarlık programa 18 milyar dolar daha ilave ederek 35 milyar dolara yükseltme kararı aldığını söyledi.
“Şimşek, kaynağın afetlere karşı dirençlilik, enerji, yeşil dönüşüm, iklim değişikliğiyle mücadele, ihracatın desteklenmesi, reel sektör, altyapı, lojistik, sanayi, tarım, eğitim, sağlık ve kapsayıcılık gibi alanlarda değerlendirileceğini söyledi…
“Konuyla ilgili haberler bu şekilde sunuluyor ama Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı eski program müdürü Bartu Soral, kredi şartlarını orijinal metinden inceledi ve ‘Bu krediyle yaratılan istihdamın yüzde 50’sinin mülteci olması şartı var! Tek başına bu şart bile niyeti ortaya koyuyor. Türkiye’yi, küresel elitler tarafından dayatılan yapay et endüstriyel tarım, hibrit gıda, dijital para vb. uygulamalarla hayata geçecek olan yeni dünya düzenine eklemlemeyi hedefliyorlar. Yerli ve milli denilen hükümet en önde giden küreselleşmeci çıktı.’ dedi…” (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/isgal-kredisi-ve-yeni-anayasa-786784h.htm).
Yazı uzun ama şu anlaşılıyor:
Adam kredi veriyor ama karşılığında demografik yapının değişmesi şartını koyuyor. Çünkü kredinin yarısı işgalcilere verilecek.
Dahası, emperyalist tarım tekellerinin dileği yerine getirilecek. Anayasa değiştirilecek vb…
İşte asıl “Beka Sorunu” bu! Din bezirgânlarının emperyalist uşaklığı!
Halkımızın bunu görüp bu din bezirgânlarını ve bahçeli/bahçesiz ortaklarını başından defetmesi şart.
Yazımızı devrimci şair Adnan Yücel’in dizeleriyle bitirelim:
“…Saraylar saltanatlar çöker
kan susar bir gün
zulüm biter.
Menekşeler de açılır üstümüzde
Leylaklar da güler.
Bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler…”
Adnan Yücel
Cesur Gazeteci Metin Cihan. Şu sözleri etmiş hesabında: “adaletin içine ettin, ülkeyi mahvettin, gençlerin hayallerini çaldın, her suça bulaştın, her günahı işledin. karşılığında saray ve servet edindin. tevazu yok, erdem yok. kibirlisin, zalimsin. bugünün aksine, yargılanacağın mahkemenin bağımsız ve adil olmasını dilerim.@RTErdogan” (25 Nisan 2022). Kendisini cesaretinden, uyanıklığından ve duyarlılığından dolayı kutlarız.