İsrail=ABD’dir! Bu da; Müslümanlar açısından kan ve gözyaşı demektir!
M. Gürdal Çıngı
İsrail, Filistin’de ve Ortadoğu’nun birçok bölgesinde neredeyse her gün kan içmeden duramıyor. Kâh Filistin’de (Kudüs’te, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da) çocukları-kadınları-yaşlıları öldürüyor, evlerini başlarına yıkıyor, kâh İran’da bilim insanlarını, askeri yetkilileri suikastlarla öldürüyor, enerji santrallerine saldırılar gerçekleştiriyor, kâh Suriye’ye saldırıyor uçakları, füzeleriyle… Geçtiğimiz yıllarda da, Mavi Marmara Gemisi’ne saldırmış ve 10 insanımızı öldürmüştü.
Ancak bu öldürmeler, katliamlar, saldırılar, zorbalıklar artık medyada vaka-i adiyeden olaylar seviyesine indi. Küçük bir haber olarak yer alıyor medyada. Ancak öldürmeler 10-20 kişi gibi büyük rakamlar olunca gündemin birinci sıralarına çıkıyor.
İsrail askerleri, bütün dünya medyasının gözü önünde öldürdü Filistinli-ABD’li Kadın Gazeteci Şirin Ebu Akile’yi.
Kim, ne dedi?
Biden, İsrail’deyken bu öldürmeye hiç değinmedi bile.
Filistin’deyken ise, sıkıştırmalar, gazetecilerin protestoları sonucu; “ABD, ölümüyle ilgili tam ve şeffaf bir şekilde hesap verilmesinde ısrar etmeye devam edecek”, “ABD, dünyanın her yerinde medya özgürlüğünü savunmaya devam edecek”, dedi.
Biz de inandık!
10 milyoncuk nüfusa, 22.145 km2 yüzölçümüne sahip küçücük İsrail bu cesareti nereden alıyor? Bu askeri gücü nereden buluyor?
En başta ABD’den!
Çünkü İsrail=ABD demektir.
Bunu aşağıda göstereceğiz.
Sonra, gerici, Ortaçağcı, Amerikanofil Arap ülkeleri yönetimlerinden; Krallardan, Şeyhlerden, Emirlerden alıyor.
Sonra da başta Filistin Arap Halkı olmak üzere Arap Ulusunun örgütsüzlüğünden. Gerçek Devrimci bir Önderlikten yoksun oluşundan.
Ve en sonra da Sosyalist Kamp’ın yokluğundan…
İsrail=ABD demektir.
Biz bu gerçeği on yıllardır söylüyoruz. Ve bu konuyla ilgili yaşanan her olay, bu gerçeği bir kez daha, bir kez daha doğruluyor. Kaldı ki, bizzat ABD ve İsrail yetkilileri de bu gerçeği açıkça ifade ediyorlar.
Bu konuyu tekrar ele almamıza neden olan olaylardan birisi, ABD Başkanı Joe Biden’ın, geçtiğimiz günlerde İsrail’e ve arkasından Filistin’e, Suudi Arabistan’a yaptığı gezide söylenen sözler ve yaşananlardır.
ABD Başkanı Biden açıkça; “Siyonist olmak için Yahudi olmaya gerek yok”, diyerek Siyonistliğini açıkladı.
Okuyalım 13 Temmuz tarihli haberi:
“Joe Biden: ‘Siyonist olmak için Yahudi olmaya gerek yok’
“ABD Başkanı Joe Biden, dört günlük Orta Doğu seyahati kapsamında İsrail’in başkenti Tel-Aviv’e gitti. İsrail Başbakanı Yair Lapid ile buluşmadan önce basın açıklaması yapan Joe Biden, Siyonizm hakkında şunları söyledi: ‘Siyonist olmak için Yahudi olmaya gerek yok.’
“ABD Başkanı Joe Biden, Tel-Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’nda basın açıklamasında bulundu.
“Joe Biden, ‘ABD ve İsrail, etle kemik gibidir. Birbirinden ayrılması söz konusu olamaz’ dedi.
“Daha sonra ABD’nin İsrail ile olan tarihi ilişkilerine değinen Joe Biden, Siyonizm açıklamasında bulundu: ‘Geçmişte söylediğim gibi tekrar söylüyorum: Siyonist olmak için, Yahudi olmaya gerek yoktur.’” (https://www.odatv4.com/dunya/joe-biden-siyonist-olmak-icin-yahudi-olmaya-gerek-yok-244395)
Doğru tabiî. Siyonizmin, Yahudilerin isteklerini yerine getirirsen niye ille Yahudi olman gereksin ki?..
Ve evet, “ABD ve İsrail, etle kemik gibidir. Birbirinden ayrılması söz konusu olamaz.”
Çünkü;
1- İsrail, Batılı Emperyalistlerce Arap Halkının bağrına sokulmuş bir kamadır, başta ABD Emperyalistleri olmak üzere tüm emperyalistlerin Ortadoğu petrollerini gönüllerince sömürebilmeleri için yaratılmış bir bekçi köpeğidir.
2- İsrail, petrol ülkesi değildir ama sınırlarından geçen petrol borularının güvenliğini sağlayan ülkedir. Dolayısıyla İsrail=Petrol, demektir aynı zamanda.
Bu gerçeği de hemen her gün yaşıyoruz ve görüyoruz…
Peki, Siyonizm nedir?
Bir tanıma göre; “Siyonizm, tarihî İsrail Toprakları olarak tanımlanan topraklarda bir Yahudi devletinin asırlar sonra yeniden kurulmasını destekleyen, savunan ve Yahudi milliyetçiğini temel alan ideolojik fikir hareketidir.”
Peki, tarihi İsrail toprakları ya da Arz-ı Mevud nereleri kapsar?
Fırat ve Nil arasındaki toprakların tamamını. Ki, bu topraklar arasında Türkiye Kürdistan’ının bir bölümüyle, Anadolu’nun bir bölümü de vardır. Diyarbakır’dan İskenderun’a kadar olan topraklar da “Vaadedilmiş Topraklar” arsındadır İsrailliler için. Dolayısıyla İsrail, bu toprakları ele geçirmek için kanlı bir savaş yürütüyor arkasına Kanlı Zalim ABD Emperyalistlerini de alarak.
Öyle ki, ABD-İngiltere-İsrail’in bir proje partisi olan AKP kurdurulurken, Tayyip ve şürekâsına dikte edilen şartlardan biri de nedir bu ülkelerce?
İsrail’in güvenliğini sağlanması!
Okuyalım 16 Aralık 2014 tarihli haberin ilgili bölümünü. (Merak edenler haberin tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirler.):
“AKP aslında nasıl kuruldu
“Abdurrahman Dilipak, AKP’nin bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulduğu iddia edildi.
“Cem Özer’in +1 TV’deki programına konuk olan Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı, gündeme bomba gibi düşecek açıklamalarda bulundu.
“Abdurrahim Karslı programda Cem Özer’in sorusu üzerine evinde geçen bir sohbetin detaylarına verdi. Karslı, evine gelen bir grup gazeteciyle yemek yedikten sonra partisinin Medya ve Tanıtımdan sorumlu olan ismi Şeyda Açıkkol’un “AK Parti ile ilgili düşünceniz nedir? Biz yeni bir parti kurduk, bu parti ile ilgili yaklaşımınız nasıl?” sorusunu misafirlere sorduğunu iletti.
“Karslı’nın iddiasına göre, bu soruya konuklarından AKP’ye yakınlığıyla bilinen Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak çok çarpıcı bir cevap verdi. Karslı’nın iddiasına göre Abdurrahman Dilipak “AKP’nin bir proje partisi” olduğunu ve ABD, İngiltere ve İsrail’in desteğiyle kurulduğunu söyledi. İddiaya göre; Dilipak ABD, İngiltere ve İsrail’in AKP’den talepleri olduğunu ve anlaşmanın şu maddeler üzerinde olduğunu da belirtti:
“1. Biz sizi iktidara taşıyalım.
“2. Size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim
“3. Size gerekli finansal destekleri getirelim.
“Abdurrahim Karslı, ABD, İngiltere ve İsrail’in isteklerini ise yine Abdurrahman Dilipak’ın şöyle anlattığını iddia etti:
“1. İsrail’in güvenliğini arttıracaksınız önündeki engelleri kaldıracaksınız.
“2. Büyük Ortadoğu projesi yani sınırların değişmesi.
“3. İslam’ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız.” (https://www.odatv4.com/guncel/akp-aslinda-nasil-kuruldu-1612141200-68766)
Tayyip ve avanesi bunları yerine getirdi mi?
Hem de eksiksiz bir şekilde!
Ki, bu 3 istek de zincirleme birbiriyle bağlı.
Örneğin İsrail’in güvenliği pratikte nasıl sağlanacak? Ya da nasıl sağlanıyor?
“Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)”un hayata geçirilmesiyle.
Yani, Proje konusu olan ülkelerin Hallaç Pamuğu gibi atılarak kendi canlarının derdine düşmeleri ve İsrail’e yönelik faaliyetlerini azaltmaları ya da tümüyle sona erdirmeleri biçiminde.
İsrail’e karşı olan Irak, Libya, Suriye ve İran’ın bölünüp parçalanarak güçsüzleştirilmesi sayesinde.
Irak’ta ve Libya’da bunu başardılar. Suriye’de kısmen başardılar. İran’da henüz başaramadılar. O yüzden de sürekli olarak saldırıyorlar.
Bu Projenin Eşbaşkanı kim?
Meydanlarda bizzat kendisinin höykürerek söylediği gibi; Tayyip!
O Tayyip ki, Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara Gemisi’ni uluslararası sularda basıp 10 insanımızı katleden İsrail’i savundu açıkça. Şöyle söyledi 29 Haziran 2016’da, hatırlayalım:
“Erdoğan’dan Mavi Marmara fırçası: Giderken bana mı sordunuz?
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ak Saray’daki personellerle gerçekleştirdiği iftar programının ardından önemli açıklamalar yaptı.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile Türkiye arasında varılan mutabakata ilişkin özellikle İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın sözleri ve diğer çevrelerce gösterilen tepkilere yanıt verdi. Erdoğan, Gazze’ye insani yardım götürmek üzere yola çıkan ve 10 kişinin yaşamını yitirdiği Mavi Marmara’daki saldırıya ilişkin, ‘Oraya giderken dönemin başbakanına mı sordunuz?’ dedi.” (https://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/erdogandan-mavi-marmara-fircasi-giderken-bana-mi-sordunuz-1297094/)
Oysa o gemi günlerce süren duyurulardan sonra âlây-ı vâlâyla uğurlandı İstanbul’dan. Geminin yolcuları arasında AKP milletvekilleri de vardı hatta. Son anda indiler ya da indirildiler gemiden.
Kısacası, Tayyip işine geldiği anda sattı kendisine inanan insanları. Hem de 20 milyon dolara sattı.
Satar o satar. Hocasını da sattı. Yol arkadaşlarını da sattı.
Vatanı zaten satıyor. Ve bunu da; “Ben adeta vatanı pazarlamakla mükellefim”, diyerek açıkça söylüyor…
Nükleer Güç sahibi olmak onlara mahsus öyle mi?
Onların iznine tabi öyle mi?
Yok öyle yağma!
İsrail ve ABD’nin, İran’a karşı Batı ve Dünya kamuoyunu yanlarına çekmek için kullandıkları en önemli argüman nedir bugün?
İran’ın Nükleer güce erişmesi ve Nükleer silaha sahip olması. Dolayısıyla bunun önlenmesi.
Bu nasıl sağlanacak? Ya da sağlanıyor?
İran’ın Nükleer güce sahip olmasını engelleyecek malzemeye erişiminin engellenmesi ve Nükleer gücü hayata geçirecek bilim insanlarının ve nükleer reaktörlerinin kurulmasının engellenmesi ile.
İşte İsrail bunun için gizli-açık sürekli bir saldırı halinde. ABD de bunun açıkça arkasında.
Son İsrail ziyaretinde de İsrail ve ABD arasında imzalanan “Kudüs Stratejik Ortaklık Bildirisi”nin özü buna dayanıyor. Okuyalım 14 Temmuz tarihli haberi:
“ABD ve İsrail anlaştı: İran’ın nükleer silah edinmesine asla izin verilmeyecek
“ABD ve İsrail arasında ‘Kudüs Stratejik Ortaklık Bildirisi’ imzalandı.
“İsrail Başbakanı Yair Lapid ile ABD Başkanı Joe Biden, heyetler eşliğinde bugün yaptığı ikili çalışma toplantısı sonrasında Kudüs Stratejik Ortaklık Bildirisi imzalandı.
“Kudüs Bildirisi’nde İran’ın hiçbir şekilde nükleer silah edinmemesi için tüm unsurların kullanılacağı ifade edilirken”, (…) Beyaz Saray tarafından yayınlanan bildiride iki ülkenin karşılıklı güvenliklerinin sağlanmasının altı çizilerek ‘Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’in güvenliğine olan kalıcı taahhüdünü yeniden teyit ediyor’ denildi.
“İran’ın nükleer silah edinmesine asla izin verilmeyeceği vurgulanan bildiride ‘ABD, İran’ın saldırganlığı ve istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine karşı, ister doğrudan isterse Hizbullah, Hamas ve Filistin İslami Cihad gibi vekiller ve terör örgütleri aracılığıyla olsun, diğer ortaklarla birlikte çalışma taahhüdünü teyit eder’ ifadeleri yer aldı.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/abd-ve-israil-anlasti-iranin-nukleer-silah-edinmesine-asla-izin-verilmeyecek-1958037)
Kendileri Nükleer Güç sahibi osun ama başkası olmasın.
Kendileri Nükleer Silahlara sahipler ama başkaları olmasın.
Niye?
Çünkü dünyanın hâkimi onlar. Onların borusu dışında boru ötmesin. Herkes kendilerine kul köle olsun, istiyorlar.
Ama işte yapıyorlar!
İşte Rusya, işte Çin, işte Hindistan, işte Pakistan; Nükleer Güce sahipler.
İşte Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti… Ki o Cumhuriyet, kök söktürüyor Batılı Emperyalistlere. Sahip olduğu Nükleer Güç sayesinde onlarla, onların anladığı dilden konuşuyor. Asla taviz vermiyor. Ve onları iplemiyor bile.
İşte İran da böyle olmasın istiyorlar.
ABD, İsrail’i öyle koruyup kolluyor ki, teknolojinin son sözü silahlardan olan F-35 savaş uçağını ilk önce ona verdi. Onun kullanımına soktu. Daha yeni yeni başka Batılı ülkelere vermeye başladı…
Biden bu ziyaretlerinde bir de müttefiklerine güvence vermeye çalıştı: “Ortadoğu’dan asla çekip gitmeyeceğiz!” diyerek. 16 Temmuz tarihli haber şöyle:
ABD Başkanı Joe Biden: ‘Ortadoğu’dan asla çekip gitmeyeceğiz’
“(…)
“ABD Başkanı Biden, Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde 9 Arap ülkesinin liderlerinin katılımıyla düzenlenen ‘Cidde Güvenlik ve Kalkınma Zirvesi’nde konuştu.
“Konuşmasında Rusya, Çin ve İran’ı hedef alan Biden, ‘Dünyada ve Ortadoğu’daki düzeni baltalamaya yönelik çabalara şahit oluyoruz.’ diye konuştu.
“Biden, ‘Çin’in Hint-Pasifik bölgesi başta olmak üzere dünyada baskılarını artırdığını, Rusya’nın komşusu Ukrayna’ya karşı acımasız ve haksız bir savaşı sürdürdüğünü, İran’ın ise Ortadoğu’daki istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine devam ettiğini’ söyledi.
“Buna karşılık ABD’nin bölgede aktif bir ortak olmaya devam edeceğini ve bölgedeki müttefiklerine terörle mücadelede destek olacağını ifade eden Biden, ‘Asla çekip gitmeyeceğiz ve bölgede Çin, Rusya veya İran tarafından doldurulacak bir boşluk bırakmayacağız.’ dedi.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/abd-baskani-joe-biden-orta-dogudan-asla-cekip-gitmeyecegiz-1958755)
Gideceksiniz Biden, gideceksiniz!
Takım taklavatınızla, işbirlikçilerinizle birlikte çekip gideceksiniz bölgemizden. Defolup gideceksiniz ve bir daha da dönemeyeceksiniz!
Ve Bölgemizde öldürdüğünüz 10 milyon Müslümanın kanının hesabını vereceksiniz!
Bunu da yaz bir kenara…
Haa, bir de diyorsun ki: “İsrail; bağımsız, demokratik ve Yahudi bir devlet olarak kalmalıdır. Bunu sağlamanın da en iyi yolu, her iki halkın yan yana barış ve güvenlik içinde yaşayacağı iki devletli bir çözümdür.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/abdden-israile-mesaj-en-iyi-yol-iki-devletli-cozum-1958050)
Hayır!
İsrail-Filistin Sorunu’nun tek bir çözümü var: bu bölgede tek bir Filistin Devleti olacak orta vadede. Uzun vadede ise, bölgede, sizin öncülleriniz tarafından (İngiliz-Fransız Emperyalistleri tarafından) cetvellerle çizilmiş yapay sınırlar ortadan kalkacak ve Arap Ulusu tek bir Devlet olarak varlığını sürdürecek.
O nereye kadar?..
Sınırların ortadan kalkacağı, Sınıfsız Toplum kurulana kadar!
Ve eyy Tayyip!
Yahudi Cesaret Madalyası sahibi Tayyip!
Senin gidişin o kadar da beklemeyecek.
Halkımız seni de gönderecek!
Senin devranın da bitecek zalimliklerinle birlikte.
Sen de yaz bunu!
Unutma bunu!
(Hikmet Kıvılcımlı, bu sorunu; “Sürtük Yahudi’nin Çilesi”, “Filistin Olaylarının Düşündürdükleri”, “Filistin; Kaynayan Petrol Kazanı” başlıklı yazılarında ve “Yol Anıları”nda detaylıca işler, çözüme kavuşturur ve gerçek çözümün ne olduğunu ortaya koyar.)