Site rengi

Tasarım

Kaşıkçı cinayetinin asli faili ve suç ortakları: Suudi Arabistan, ABD ve AKP’giller…

06.07.2019
892
A+
A-

M. Gürdal Çıngı

2 Ekim 2018’de, Suudi muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemlerini yaptırmaya geldiği Suudi Arabistan Krallığı’nın İstanbul Başkonsolosluğunda insanın kanını donduran bir cinayete kurban gitti.

Cinayet tepeden tırnağa planlıydı; ceza yasalarına göre “taammüden öldürme” cezasının kapsamı içindeydi. Açık ve net bu durum.

Çünkü; Kaşıkçı, evlilik işlemleri için önce ABD’de başvuruda bulunmuş, ancak Türkiye’ye yönlendirilmişti Suudi yetkililerce. O da Türkiye’de başvuruda bulunmuş, kendisine 2 Ekim tarihine randevu verilmişti Başkonsolosluk tarafından.

İşte o gün, Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan’dan bu iş için özel olarak görevlendirilmiş 15 kişi tarafından canice, vahşice, insanın kanını donduran bir soğukkanlılıkla katledilmiştir. Önce vücuduna ilaç verilerek öldürülmüş, sonra da cesedi testereyle parçalanmıştır. Bütün bunlar da TC yetkilileri tarafından kayıt altına alınmıştır. Konuyla ilgili ses kayıtları vardır.

Cesedin parçaları ne yapılmıştır?

Bu bilinmiyor. Başkonsolosluktaki fırında yakıldığı yönünde iddialar da var, parçaların dışarıya çıkartılıp atıldığı (hatta Yalova’da atıldığı) yönünde iddialar da var. Bu biliniyorsa da henüz açıklanmadı… Ama cinayet kesin.

Bu olay, hem Cemal Kaşıkçı’nın dünya çapında tanınan bir gazeteci olması, hem de nişanlısı tarafından olayın açık edilmesi sonucu, gizlenemedi. Sessizce geçiştirilemedi. Dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Gazetecilik örgütleri olaya sahip çıktılar. Eylemler yaptılar.

Olayın gerçekleştirildiği ülke olan Türkiye’de de, iktidardaki AKP’giller, önce olayı geçiştirmeye çalıştılar. Olayın üstüne gitmediler. “Uluslararası Hukuk Kuralları”na ve “Viyana Sözleşmesi”ne göre Başkonsolosluğa giremeyiz, Başkonsolosu sorgulayamayız, dediler, günlerce.

Neden sonra, cinayetin bütün izi tozu silindikten, cinayeti gerçekleştirmek için Suudi Arabistan’dan gelen katillerin ve Başkonsolosun Türkiye’yi terk etmesinden sonra, Başkonsoloslukta arama yaptılar güya. Hatta Türk emniyet mensuplarına dolapların içine bile baktırdı Suudi Başkonsolosluk görevlileri(!)

Ama olan olmuş, Cemal Kaşıkçı katledilmişti. Hem de göz göre göre katledilmişti. Bilerek, isteyerek, planlayarak katledilmişti.

Katiller kaçtıktan ve kurtulduktan sonra Savcılar soruşturma açtılar ve isimleri belirlenen katillerin yargılanması için dava açtılar. Suudi Arabistan yetkililerinden de katilleri, yargılanmaları için Türkiye’ye göndermelerini istediler.

Tabiî bu isteklerine olumlu bir yanıt almadılar. Asla da alamayacaklar.

Peki cinayetin asli faili olan Suudi Yönetimi ne yaptı?

Önce bu cinayetle ilgisi olmadığını ileri sürdü. Zinhar haberimiz yoktur, dedi. Böyle bir şey yapmadık, yapmayız, dedi. Hiç öyle şey olur mu, dedi. Dedi, dedi…

Ama yukarıda da dediğimiz gibi, konu dünya kamuoyuna mal olduğu için daha fazla direnemediler ve soruşturma açtıklarını duyurdular. Hatta adları, kimlikleri bilinen 15 kişiyi de tutukladıklarını söylediler. Yargılama sonucunda da en ağır cezaların verileceğini söylediler.

 

Kaşıkçı cinayeti: yalanlar ve gerçekler…

Peki aradan geçen bunca zaman sonra ne oldu? Konu tekrar neden gündeme geldi?

Şundan:

Birleşmiş Milletler (BM), bir soruşturma açtı baskılar karşısında. Soruşturmayı da, “BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard yürüttü.

İşte bu Raportör, geçtiğimiz günlerde (19 Haziran’da) Raporunu açıkladı. Dünya kamuoyuna sundu. Dolayısıyla konu tekrar gündeme girmiş oldu.

Başta Suudiler, Türkiye ve ABD olmak üzere çeşitli ülkeler ve kişiler, gazetecilik örgütleri açıklamalar yaptılar, görüşlerini belirttiler rapor üzerine.

101 sayfa ve 513 maddeden oluşan rapor çarpıcı sonuçlara ulaşmış durumda.

Raporda, “Kaşıkçı’nın öldürülmesini, Suudi Arabistan’ın sorumlu olduğu bir yargısız infaz teşkil etmektedir. Kaşıkçı’yı kaçırma teşebbüsü de uluslararası insan hakları hukuku uyarınca bir ihlaldir. Kaşıkçı, uluslararası hukuka göre Suudi Arabistan’ın sorumlu olduğu, kasten ve taammüden (tasarlayarak) gerçekleşen bir yargısız infazın kurbanı oldu” denildi. (https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201906191039408725-bm-kasikci-raporu-veliaht-prens-selmanin-sorumlu-olduguna-dair-kanit-bulundu/)

Öncelikli olarak Suudi Arabistan yetkililerinin tamamen bu işin içinde olduklarını kanıtlıyor Rapor. Söz konusu Rapor başta Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin  Selman’ın bu vahşi, insanlık dışı cinayetteki varlığını, sonra da Selman’ın eski danışmanı Suud el-Kahtani’nin bu işin planlayıcısı olduğunu ortaya koyuyor. Ve hatta Suudi Kralı’nın da bu işin içinde olduğunu, açıkça olmasa da, söylüyor.

Suudi Arabistan Başsavcılığı, cinayet timinde bulunan 11 sanığın 3 Ocak 2019’da hakim karşısına çıktığını  açıklamış, ancak sanıkların isimlerini açıklamamıştı.

Raporun ortaya çıkardığı şu an için en çarpıcı gerçeklerden birisi de; “Suudi Arabistan’ın mahkemeye çıkardığı isimler arasında cinayet planının en önemli ismi Suud el-Kahtani ile infaz timindeki altı kişinin bulunmadığını göstermesi. Eski İstanbul Başkonsolosu Uteybi de hâkim karşısına çıkarılmıyor.” (http://www.milliyet.com.tr/kasikci-cinayetinin-kilit-ismi-dunya-2893288/)

Yani Suudi yetkililer Dünya kamuoyuna yalan söylüyorlar sorumluların yargılandığı konusunda…

Raporun tespit ettiği önemli konulardan bazıları da şunlardır CHP Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz’ün açıklamasına göre:

“Cinayete ilişkin olarak, Türkiye ve Suudi Arabistan’da yürütülen soruşturmaların uluslararası standartları karşılamadığını vurgulayan rapor (Md. 5), Türkiye’yi Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’ten Kaşıkçı cinayetiyle ilgili uluslararası soruşturma başlatma talep etmeye ve soruşturma sürecinde tam olarak işbirliği yapmaya çağırmıştır (Md. 488).

“Buna ek olarak Türkiye, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak elindeki bilgi ve delilleri paylaşmaya çağrılmıştır (Md. 489). 

“BM Raporu, cinayetin işlendiği andan bu yana, AKP yetkililerinin aksi yöndeki bütün söylemlerine rağmen, Türkiye’nin Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin (KHVS) ilgili maddelerini (31/2, 41, 44) işleterek konsolosluk binasına girebileceğini, başkonsolos Uteybe hakkında işlem yapabileceğini; bunların dışında konsolosluk konut ve araçlarında arama yapabileceğini ortaya koymaktadır (Md. 7, 11, 320, 321). AKP Hükümeti, olay duyulunca konsolosluk binasına girmek ve konsolosluk araçlarını aramak için ivedilikle ilgili maddeleri işletmediği gibi, Suudi Arabistan Başkonsolosu Uteybe’nin ülkesine dönmesine göz yummuş, dokunulmazlığı olmamasına rağmen konsolosluk konutunu aramamış, bunun için Suudi Arabistan’ın cinayetten iki hafta sonra, kısıtlı bir şekilde vereceği izni beklemiştir. Suudi yetkililerin bu süre içinde suç mahallini temizlemelerine (Md. 283) de AKP Hükümeti seyirci kalmıştır.

“Özetle Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak Kaşıkçı cinayeti konusunda zamanında ve gerektiği şekilde olay yeri incelemesi yapmamış, Suudi başkonsolos Uteybe’yi gözaltına almadığı gibi tanıklığa dahi çağırmamış, olayla ilişkili şahısların ülkeden ayrılmalarını izlemiş (Md. 44) ve Suudi Arabistan’ın KHVS’yi istismar etmesine ve hatta ihlal etmesine seyirci kalmıştır.

“Rapor, Türk istihbaratının 27 Eylül 2018 tarihinde (cinayetten altı gün önce) Suudi Arabistan’dan gelen bir ekibin konsolosluktaki izleme / dinleme cihazlarını temizlediklerine ilişkin ifadelerine yer vermektedir (Md. 76).

“Bu durum, Suudi Arabistan’ın bu davranışı karşısında AKP Hükümeti’nin gerekli tedbirleri zamanında almadığını göstermektedir.

“BM Raportörünün, Türk yetkililerin Kaşıkçı cinayetiyle ilişkili ses kayıtlarının BM Heyeti tarafından detaylı bir şekilde incelenmesine imkân tanımadıklarını da belirterek bu konudaki incelemenin eksik kaldığına işaret etmesi kayda değerdir (Md. 41).

“Ancak raporda, bütün bu eleştirilerden daha dikkat çekici iki husus daha vardır. Birincisi, BM Raportörü, Türkiye’nin yürüttüğü soruşturmaya suç mahallini kontrol eden Suudi Arabistan’ın gölgesine ek olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gölgesinin de düştüğünü ve Erdoğan’ın konuyla ilgili açıklamalarının soruşturmanın bağımsızlığını etkilediğini söylemektedir (Md. 299).

“İkincisi, Türkiye’nin Suudi Arabistan’ın tepkisinden çekindiği belirtilmektedir (Md. 325).

“Kaşıkçı cinayeti bağlamında yasal olarak hesap verilebilirlik konusuna da değinen rapor, Türkiye’de hesap verilebilirliğin zayıf olduğu görüşünü Türkiye’de gazetecilerin tutuklu olmalarına atıfla belirterek (Md. 22), Türkiye’yi gazeteciler ve akademisyenler başta olmak üzere düşüncelerini ifade ettikleri için hedef alınanlara yönelik suçlamaları düşürmeye çağırmaktadır (Md. 491).” (https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskan-yardimcisi-unal-cevikozun-bm-ozel-raportorunun-kasikci-cinayeti-konusundaki-raporuna-iliskin-basin-aciklamasi)

Gördüğümüz gibi, Rapor, AKP iktidarının ve Tayyip’in söylediklerini yalanlamaktadır. Onların olaya anında müdahale etmediklerini tespit etmekte ve cinayeti aydınlatmak için gerekli soruşturmayı ve yargılamayı yapmadığını açıkça kanıtlamaktadır. Onların, cinayetin üstünü örtmek istediklerini söylemektedir.

Ama onlar, yani AKP’giller pişkin pişkin açıklamalar yaptılar ki, Rapor Türkiye’yi doğrulamaktadır, diye:

“Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “BM’nin Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasına, sorumlularının hesap vermesine yönelik tavsiyelerini kuvvetle destekliyoruz” dedi.” (https://www.dw.com/tr/%C3%A7avu%C5%9Fo%C4%9Flu-bmnin-ka%C5%9F%C4%B1k%C3%A7%C4%B1-tavsiyesini-destekliyoruz/a-49265219)

Bunları dedi de, her platformda, her toplantıda bir araya gelmekten kaçınmıyorlar Suudilerle Tayyipgiller. Tayyip bizzat telefonlaşıyor vb…

Raporda, Türkiye’ye ve Tayyip’e yönelik eleştirileri ne AKP’giller ne de burjuva ve yandaş medya dile getirdi. Yazmadılar bunları. Raporda bu eleştiriler yoktu sanki onlar için. Yani işlerine gelmeyen her işte yaptıkları gibi, üç maymunu oynadılar her zaman yaptıkları gibi.

Ya ABD ve AB Emperyalistleri ne dedi?

ABD’nin manyak Başkanı Trump, Rapor üzerine bir açıklama yaparak tutumunu ortaya koydu. Bu tutum da cinayetten hemen sonra yaptığı açıklamaların bir tekrarından öteye gitmedi. Yani cinayeti ve raporu önemsemedi, küçümsedi ve kendi aşağılık emperyalist çıkarlarını bir kez daha savundu utanmadan, şöyle dedi:

“Trump, BM’nin Kaşıkçı cinayeti için FBI soruşturması başlatılması talebini reddetti: Suudi Arabistan ile aramızdaki silah satışını tehlikeye atar

“ABD Başkanı Donald Trump, Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’ın hazırladığı raporda bulunan ‘Kaşıkçı cinayeti için bir FBI soruşturması başlatın çağrısını’ reddetti.

Trump, böyle bir soruşturmanın ABD ile Suudi Arabistan arasındaki silah satışını “tehlikeye atacağını” ifade etti.

“NBC kanalında ‘Meet The Press’ programına konuk olan ABD başkanı, raporun ABD’ye ‘tavsiyesiyle’ ilgili olarak “Bence yeterince incelendi. Herkes tarafından incelendi, o kadar çok rapor gördüm ki” dedi.” (https://t24.com.tr/haber/trump-bm-nin-kasikci-cinayeti-icin-fbi-sorusturmasi-baslatilmasi-talebini-reddetti-suudi-arabistan-ile-aramizdaki-silah-satisini-tehlikeye-atar,827374)

İşte bu!

Trump için biricik ölçüt; silah satışlarının tehlikeye girip girmemesi… Başka bir şey değil. Yani o sadece kârına bakıyor. Cinayetmiş, Uluslararası Hukukmuş, İnsanlıkmış vb. hiçbirisini takmıyor. Sadece kârını söz konusu ediyor açıktan açığa.

İngiltere Başbakanı Theresa May de aynı yönde açıklamalarda bulundu. AB yetkilileri de…

Yani emperyalist cephe, bu vahşi cinayeti olmamış saydı…

Yani; “hukukun ve insan haklarının”, “özgürlüğün beşiği” AB ve ABD’nin emperyalist hükümetleri doğalarına uygun davrandılar bu olayda da.

Bunlar böyle!

Bunlar insanlıktan nasibini almamış, insan kılıklı dördüncü tür yaratıklar…

Bakın, geçtiğimiz günlerde Japonya’da yapılan G20 Zirvesinde, Trump’ın hemen yanıbaşında, solunda Suudi Prensi Muhammed bin Selman var. Yani bir anlamda mesaj da veriyorlar; bakın biz ayrılmaz ikiliyiz, diyerek…

Haa, fotoğrafta Trump’ın hemen sağında da Tayyip var. Üstelik de protokole göre yeri olmamasına rağmen, protokol kurallarını çiğneyerek Çin Devlet Başkanının yerini aldığı yazılıp çizildi medyada. Sanki Trump’la yan yana olmak pek matah bir şeymiş gibi…

Ama sonuç olarak üçlünün fotoğrafı ibretlik. Bu fotoğraf da unutulmayacak İnsanlık tarafından. Bu da böyle bilinsin…

Katiller ve suç ortakları ne zaman yargılanır?

BM İnsan Hakları Raportörü Agnes Callamard, Raporunun öneriler bölümünde de: “Amerika’nın da FBI aracılığıyla cinayete ilişkin özel bir soruşturma başlatması gerektiğini belirt”iyor ve “Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’e de çağrıda bulunarak BM’nin de cinayete ilişkin bir soruşturma başlatmasını talep” ediyor.

“Kaşıkçı cinayetinin uluslararası bir suç olduğunu söyleyen BM raportörü, ülkelerden evrensel yargıyı yürürlüğe sokmalarını istedi. Gazetecilere açıklama yapan Callamard, evrensel yargının şüphelilerin tutuklanması anlamına mı geldiği sorusu üzerine, “Bu kişilerin sorumluluğu kanıtlanırsa ve de kanıtlandığında, eğer ki bu sorumluluk tutuklanmalarını gerektiriyorsa, kesinlikle” dedi.

“Ceza hukukunda savaş suçları ve işkence gibi ciddi suçlar için evrensel yargı yetkisini tanıyan ülkeler, suçun nerede işlendiğine bakmaksızın bu suçları soruşturabilir ve kovuşturma başlatabilir.” diyor. (https://www.amerikaninsesi.com/a/birlesmi%C5%9F-milletler-kasikci-cinayeti-raporunu-acikladi/4964976.html)

“Raporda, “Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin yaptırımlar Veliaht Prens ve onun yurt dışındaki kişisel mal varlıklarını da kapsamalıdır” ifadelerine yer verildi.

“Riyad’ın sorumluluğunu kabul ederek Kaşıkçı’nın ailesinden özür dilemesi ve onlara tazminat ödemesi gerektiği de belirtildi. Raporda üye ülkelere ayrıca, özel olarak geliştirilen gözetim araçlarının ihracatı, satışı, devri, kullanımı veya hizmetinin verilmesi konusunda, insan haklarına uygun bir koruma rejimi uygulanana kadar Suudi Arabistan ve diğer devletlere derhal moratoryum uygulamaları uyarısı yapıldı.

“(…)

“Raporda, “Hesap verebilirlik, Suudi Arabistan hükümetinin infazdaki sorumluluğunu üstlenmesini gerektirir. Bu aynı zamanda devletin Kaşıkçı’nın ailesine tazminat ödemesini de içeriyor” ifadeleri yer aldı.

‘TÜRK HÜKÜMETİNDEN ÖZÜR DİLENMELİ’

“Raporda, “Suudi Arabistan, diplomatik ayrıcalıkların istismarı ve kendi toprakları dışında güç kullanımı yasağını ihlal etmekten ötürü Türk hükümetinden özür dilemeli. Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin soruşturmada Suudi Arabistan’ın Türk makamlarla iş birliği yapması uluslararası bir zorunluluktu” ifadeleri kullanıldı.

“Suudi Arabistan ayrıca Kaşıkçı’nın yaşadığı ABD’den de özür dilemeye davet edildi. (https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201906191039408725-bm-kasikci-raporu-veliaht-prens-selmanin-sorumlu-olduguna-dair-kanit-bulundu/)

Yine, Türkiye’de olayın gerçekleştirildiği binanın önüne Kaşıkçı’nın bir heykelinin dikilmesi önerisi de yer aldı raporda.

Başka değerlendirmeler ve öneriler de var tabiî ki. Kapsamlı, gerçekçi ve somut bilgilerle donatılmış bir rapor var ortada, kesinliği yadsınamaz olgularla desteklenmiş. Biz, basına yansıyan en önemlilerini konu etmiş olduk.

Hatta, MİT’in elde ettiğinin söylendiği, olay öncesinin ve olay anının ses kayıtları da var raporda. Uzatmayalım…

Peki bu namuslu Kadın Raportörün tespitleri ve önerileri hayata geçer mi? Ya da artık tamamen emperyalistlerin güdümüne girmiş olan BM, Kaşıkçı Cinayeti araştırmasını sonuna kadar götürür mü?

Sanmıyoruz. Belki kısmen. O da kamuoyunun gözünü boyamak kabilinden bir soruşturma olabilir…

Gerçek soruşturma ve katillerin ve azmettirenlerin ve suç ortaklarının yargılanması ve hak ettikleri en ağır cezaları çarptırılmaları mutlaka ama mutlaka sağlanacaktır!

Tarih, bu insanlık dışı vahşi cinayeti ve faillerini asla unutmayacaktır!