Sağlık Emekçileri Grevde…
Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu
Sağlık Emekçileri Aralık ayından beri eylemler yapıyor. Bu eylemlerde temel hedef, ücretlerin hayat pahalılığı karşısındaki değer kaybının az da olsa giderilmesidir. Ülkemizde kamu çalışanlarının ücretleri aldatmacadan ibaret toplu sözleşmeler ile belirleniyor görüntüsü veriliyor. Ama esas olarak bütçe görüşmelerinde maaş artışlarının ne kadar olacağı belirleniyor. Yetkili konfederasyonun yaptığı toplu sözleşmeler tam anlamıyla göstermelik.
Sağlık Emekçileri son iki yıldır süren Koronavirüs Salgınında çok yıprandı. Beş yüzün üzerinde Sağlık Emekçisi arkadaşımız Koronavirüs salgını nedeniyle hayatını kaybetti. Koronavirüs ile en ön safta mücadele edip hayatını kaybetmenin bir karşılığı da yok. Kovid-19 tüm taleplerimize rağmen meslek hastalığı kabul edilmedi. Sağlık Emekçileri bu süreçte yine çok sayıda, hasta ve hasta yakını şiddeti ile karşılaştılar. AKP iktidarı sorunlarımıza çözüm getirmek yerine, işi idare ederiz anlayışıyla taleplerimizi görmezden geldi. Tüm dünya ülkeleri içinde Koronavirüs Salgınında açık bir başarısızlığa rağmen, başarı destanından söz edildi. Bıçağın kemiğe dayandığı anda Sağlık Emekçileri de ayağa kalkmaya başladı. TTB (Türk Tabipleri Birliği), Sendikalar, Aile Hekimi Dernekleri eylemler düzenlemeye başladı. Bu eylemler artık grevler şeklinde yapılmaya başlandı. Ülkemizin de imza attığı ILO sözleşmeleri gereğince grev Kamu Çalışanları için de hak olarak tanımlanıyor. 1990 yılından beri ülkemizde kamu emekçileri kezlerce grev yaptılar. Sağlık Emekçileri olarak çok sayıda grev yaptık. Grevler ile AKP iktidarının, Sağlık Emekçilerinin ücretlerinde artış ve çalışma düzeninde iyileştirmeler yapmasını bekliyoruz.
Eylemlerimizdeki temel sorunumuz, grevi hak kazanmanın temel aracı olarak gören TTB, sendikalar ve Aile Hekimi Derneklerinin ortak hareket edememesi. Bu noktada en deneyimli örgüt olan TTB üzerine düşeni yapmıyor. Merkezde bir araya gelemeyen örgütler illerde birlikte eylem yapıyorlar. Ayrı ayrı alınan grev kararları, bir dağınıklık görüntüsü yaratıyor. Öte yandan zaten Sağlık alanındaki en çok üyeye sahip olan iki sendika Sağlık Sen ve Türk Sağlık Sen bu grevlere katılmıyor. Sağlık Sen 7 Aralık’ta tüm yurtta iş bırakmış oldu. Tabanda yapılan propaganda “yalnızca doktor maaşlarına zam yapılıyor, diğer sağlık çalışanlarına artış yapılmıyor” idi . Türk Sağlık Sen de 6 Aralık günü iş bırakmış oldu. Sağlık Sen aleni olarak iktidarın sendikası; Sağlık Emekçilerinin üstünde, idarenin yanında ikinci bir baskı aracı durumundaki sarı sendika. Türk Sağlık Sen de özellikle son TİS görüşmelerinde, Memur Sen’i desteklemiş oldu.
Sağlık Emekçilerinin örgütlü olduğu Genel Sağlık İş, SES, Birinci Basamak Birlik Dayanışma gibi sendikalar, grevlerin esas sahibi olan sendikalar. Bizlerin de içinde mücadele ettiğimiz Genel Sağlık İş Sendikası son grevlerde pek çok ilde öne çıkan sendika oldu.
Öbür yandan Aile Hekimi Derneklerinin üst örgütü olan AHEF (Aile Hekimi Dernekleri Federasyonu) de iş bırakma karaları alıyor. Bu kararlara sendikalar da uyuyor. Aile hekimleri özellikle ceza yönetmeliğinin geri çekilmesini istiyorlar. Koronavirüs pandemisi süresince en ön saflarda mücadele eden Aile Hekimliği çalışanları ödüllendirileceğine, ceza yönetmeliğiyle cezalandırılıyorlar.
TTB 15 Aralık ve 8 Şubat günlerinde iş bırakma kararı aldı. Yukarıdaki sendikalar buna uydu. AHEF 17-18 Şubat’ta İş bırakma kararı aldı. Genel Sağlık İş ve Birinci Basamak Birlik ve Dayanışma sendikaları grev kararı alarak bu karara uydu. TTB ve SES destek açıklamaları yaptı. Bir de son aylarda TTB ve tüm sağlık çalışanlarının üye olduğu Sağlık Emekçileri sendikalarının kendi haklarını savunmadıklarını öne süren hekim sendikaları da var. Bunlar 8 Şubat grevine destek verdiler.
Grev, özünde Emekçilerin haklarını almak için en önemli araç. Günümüzde İşçi Sendikaları bile grev hakkını doğru dürüst kullanamıyor. İşçi Sınıfının önüne de türlü engeller konuyor. Kamu emekçileri grev hakkını doğru bir şekilde kullanarak haklarını alabilir. Yandaş sendikacılık dört başı mamur bir grev yapılmasını engelliyor. TTB tüm hekimleri birlikte hareket ettiremiyor. Sendikalar ulaşabildikleri Sağlık Emekçileri kadar etkili olabiliyorlar. AKP iktidarı, yasal herhangi bir engel olmamasına rağmen grev hakkını kullanan sağlık emekçisini tehdit edebiliyor. Oysa kendi yandaş sendikasına 7 Aralık’ta göstermelik bir grev yaptırmıştı. Başhekimler bile grevlere destek vermişlerdi.
Sonuç olarak Sağlık Emekçileri hakları için grev yapıyorlar, alanlara çıkıyorlar. Mücadeleyi birleştirmek, ortaklaştırmak gerekiyor. Sağlık Emekçilerinin dağınıklığından en çok AKP iktidarı yararlanıyor. Sağlık Emekçilerine yapılacak ücret artışı için bir veriyorum diyor, sonra gündeme bile getirmiyor. Bir anlamda Sağlık Emekçileri ile oyun oynuyor. Sağlık Emekçileri bu oyuna dur demek zorunda. Bu nedenle, Sağlık Emekçilerinin mücadelesini büyütmek ve ortaklaştırmak, gerçek bir örgütlülüğe ulaştırmak gerekiyor.