Site rengi

Tasarım

Tayyip, Suriye’nin Toprak Bütünlüğünden Söz Ediyor: Ne Kadar Samimi?

10.08.2024
397
A+
A-

Hüseyin Ali

 

Suriye topraklarında son durum.

Tayyip, bir zamanlar, 2011 öncesinde, Suriye lideri Esad ile kardeşti. Sonra ne oldu?

Emperyalistlerin deyişiyle “Arap Baharı” başladı. Bu süreç kısa sürede Suriye’yi de sardı. Emperyalizm, dünyanın dört bir yanından İslamcı görünümlü katiller sürüsünü organize ederek Suriye’ye doluşturdu. Bu arada Tayyip’e de Esad’a saldırmasını öğütledi. Esad’a “kardeşim” diyen Tayyip, bir gecede Esad’ı düşman ilan etti, “Kardeşim Esad” bir anda “Katil Esed” oluverdi.

Emperyalizmin niyeti açıktı: “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)”. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezze Rice’ın deyişiyle Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırlarını değiştirmek, ülkeleri bölüp yönetmek. Böylece Ortadoğu’nun doğal zenginliklerine, başta petrol ve doğalgaza, “çökmek”.  Bu doğrultuda Irak’ı fiilen üçe bölmüş, Libya’yı dağıtmış, pek çok Arap ülkesinde yönetimleri değiştirmişti. Bölünme sırası Suriye’deydi.

Tayyip, Libya lideri, Türk dostu Kaddafi’yi nasıl sattıysa, Esad’ı da bir gecede sattı. Sonuçta kendi deyişiyle “BOP Eşbaşkanı” değil miydi? Verilen emre uydu.

Din Bezirgânları, gene kendi deyişleriyle, saatler içinde Şam’a girmeye, Emevi Camisi’nde Cuma Namazı kılmaya kalktılar. Suriye ile ülkemiz arasındaki 911 kilometrelik sınır yolgeçen hanı oldu. Milyonlarca sözde “sığınmacı”, bizce işgalci, ülkemize doluşturuldu. Bunları Türkiye’de eğitip donatarak bir katiller ordusu oluşturdular. Adına da “Özgür Suriye Ordusu, ÖSO” (yeni adıyla Suriye Milli Ordusu, SMO) dediler ve Esad’a saldırttılar.

Oysa Arap Dünyasında İsrail’e, Siyonizme, emperyalizme direnen ülke olarak bir tek Esad yönetiminin Suriye’si kalmıştı.

Türkiye’yi yönetenler maalesef Esad’a karşı hainlik yaparak Siyonist ve emperyalist politikaları desteklediler. Üstelik uluslararası yasaları çiğneyerek… Yazık!..

Ne var ki, evdeki hesap çarşıya uymadı. Dünyanın dört bir yanından devşirilen Dinci katiller ve hırsızlar sürüsünün içyüzünü gören Suriye Halkı Esad’ın yanına döndü. Rusya ve İran’ın da desteğiyle Esad direndi ve bugüne geldi. Bugün hâlâ eski Suriye yok. Durum hâlâ kötü. Ama emperyalist planın tam anlamıyla uygulanamaması Esad yönetimi için büyük başarı.

Bu başarıda başta Rusya ve İran’ın verdiği destek çok değerli oldu. Hatta Tayyip Diktatörlüğünü nötralize eden, kısmen geri adım attıran da büyük ölçüde bu güçler oldu (Astana ve Soçi toplantıları). Tayyip Diktatörlüğü bu toplantılarda alınan kararlara uymayıp sinsice Amerikan uşaklığı yapsa da, yazılı belgelerde Suriye’nin toprak bütünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı.

Örneğin, son Milli Güvenlik Kurulu kararlarında; “bölgemizin geleceğinde terör örgütlerine ve onların destekçilerine hiçbir surette yer verilmeyeceği” (4 Nisan 2024), “Milli güvenliğimiz ve komşularımızın toprak bütünlüğü hilafına herhangi bir oldubittiye fırsat verilmeyeceği” (28 Mayıs 2024), Türkiye’nin güvenlikle ilgili gayretlerinin; “komşularımız Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve refahına kalıcı katkıda bulunacağı” (5 Temmuz 2024) vurgulanıyor.

Tayyip’in son konuşmaları da bu kararlarla uyuşuyor. Örneğin “normalleşme” kapsamında Esad’ı Türkiye’ye davet edeceğini söylemişti. En son 9-11 Temmuz’da yapılan NATO’nun 75. yıl zirvesi için Washington’a giden Tayyip, dönüşte bu davetle ilgili gazetecilerin sorularına şöyle cevap verebildi:

“Görevi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a verdim. Dışişleri Bakanım da şu anda muhataplarıyla görüşmek suretiyle işin bütün yol haritasını belirleyecekler. Ona göre de inşallah adımı atacağız. Biz Suriye’de adil bir barışın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğünün bizim de çıkarımıza olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Suriye’de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak. Bu inşa sürecinin en önemli adımı da Suriye ile yeni bir dönem başlatmaktan geçtiğini söylüyoruz.

“Şu ana kadar bu süreç olumlu istikamette gelişti. Temenni ediyorum ki yakın bir zamanda somut adımları da atarız. ABD ve İran’ın da bu müspet gelişmelerden memnuniyet duyması ve çekilen onca acının son bulması için süreci desteklemesi gerekir. Biz komşumuzdaki yangını söndürmek için yıllardır çaba sarf ediyoruz. Suriye’nin bir ve bütün olarak yeni bir gelecek inşa etmesi için oluşacak iklimden kimsenin rahatsızlık duymaması temel beklentimizdir. Bu süreci terör örgütleri zehirlemek için elinden geleni yapacaklardır. Provokasyonlar tertipleyip oyunlar kuracaklardır. Tüm bunların farkındayız ve hazırlıklıyız. Biz Suriye’de barış istiyoruz ve barışın yanında olan herkesi de bu tarihi çağrımıza desteğe bekliyoruz” (https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogan-nato-zirvesi-donusu-sorulari-yanitladi-biz-suriyede-baris-istiyoruz,4vvr0-TanUCAm2aXxzIC6g).

Tayyip Washington dönüşü yandaş gazetecilerle uçakta.

Hayret ki ne kadar! “Katil Esed”den bu noktaya gelinmesi, Tayyip’in “tornistan etmesi”, olumlu elbette. Ama yüz binlerce hatta milyonlarca insanın ölmesi, yaralanması, yerinden yurdundan edilmesi, mallarının mülklerinin yağmalanması, hatta kimisinin ırzına geçilmesinden sonra…

Ayrıca, Tayyip bu sözleri ederken ne kadar samimi?

Bunun cevabı için bugünkü duruma bakalım:

Bugün Tayyip Diktatörlüğü’nün desteklediği SMO, hâkim olduğu bölgede bir “Suriye Geçici Hükümeti” kurmuş durumda. Bu bölgeyi “kurtarılmış bölge” olarak tanımlıyorlar.

Kimden kurtarılmış?

Yasal Suriye yönetiminden.

Destekçi kim?

Türkiye!

Mali kaynak nereden?

Halkımızın rızkından kesilenlerden.

Bu katiller ordusunu, halkımızın yoksullaşması pahasına Türkiye’nin başındaki Din Bezirganları destekliyor.

Hani nerede Suriye’nin toprak bütünlüğü?

Bu açıktan emperyalist uşaklığı, Siyonizm destekçiliğidir!

Ya İdlib?

Burada da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından “terör örgütü” olarak nitelenen Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) hüküm sürüyor. Esad güçleri karşısında duramayan gerici yobaz katiller sürüsü burada toplaştı. Hatay’a komşu bu bölgede de HTŞ adına “Ulusal Kurtuluş Hükümeti” dediği bir yönetim kurmuş durumda.

Peki bunları kim destekliyor, silahlandırıyor, koruyor, kolluyor?

Tayyip Diktatörlüğü.

Bu politika emperyalist uşaklığı, Siyonizm destekçiliği değil mi?

SDG Bayrağı

Bunların hepsinden çok daha önemli bir bölge daha var: Fırat’ın doğusunda Amerikancı Kürt Hareketi (PKK/KCK uzantısı Halk Koruma Birlikleri (YPG) ve onun askeri gücü Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından “Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi (Rojava) Demokratik Özerk Yönetimi” olarak adlandırılan bölge. Suriye’nin üçte birlik toprağını kapsayan bir bölge burası. Açıktan Amerikan desteği ile ayakta duruyor ve korunuyor. Suriye’nin petrol ve tarımsal gelirlerinin büyük kesimi buradan kaynaklanıyor. Yani emperyalizm Suriye’nin özellikle petrol gelirlerine “çökmüş” durumda. “Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi Demokratik Özerk Yönetimi” tanımı Batı dünyasında gittikçe daha çok tanınır duruma geliyor. Şu anda ordusu, polisi, memurları ile fiili devlet durumunda. “Meşruiyetini” sağlamlaştırmak için bir de seçim organizasyonuna gittiler.

Seçim konusunda Tayyip’in “Türkiye, güney sınırlarının hemen ötesinde Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde bölücü örgütün bir ‘teröristan’ kurmasına asla izin vermeyecektir. Oldubittiler karşısında daha evvel ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık, aynı durumla karşılaşmamız halinde harekete geçmekten yine çekinmeyiz”, gibi kulağa hoş gelen sözleri oldu. Ama zaten bu bölgede daha 2015’te belediye seçimleri yapılmış, belediye meclisleri oluşturulmuş, eş belediye başkanları da belirlenmişti. Tayyip’in sözleri iç oy pazarına dönük kuru gürültüden başka bir şey değildi.

Gene de Mayıs ayı sonunda (30 Mayıs) yapılması beklenen seçimler, ABD’nin uyarısı ile önce 11 Haziran’a, sonra da Ağustos ayına ertelendi. Çünkü Amerikan Emperyalizmi, bu fiili devletin meşruiyet kazanması konusunda daha sakin, daha geç ama daha sağlam adım atılmasını istiyor. Mayıs ayı sonunda ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vedant Patel’in açıklaması şöyle:

“Suriye’de gerçekleşecek herhangi bir seçim, BM Güvenlik Konseyi Kararı 2254’te talep edildiği gibi özgür, adil, şeffaf ve kapsayıcı olmalıdır. Şu anda kuzeydoğu Suriye’de böyle seçimler için şartların mevcut olduğunu düşünmüyoruz. Bunu kuzeydoğu Suriye’deki çeşitli aktörlere ilettik” (https://www.rudaw.net/english/middleeast/syria/310520241)

Yani ertelemenin nedeni Tayyip’in çıkardığı kuru gürültü değil. Emperyalizm diyor ki ağır olun, acele etmeyin, şartlar iyice olgunlaşsın, öyle seçim yapın. İçinizdeki anlaşmazlıkları giderelim (bu seçimin yapılmasını istemeyen güçler vardı. Örneğin Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) seçimi boykot edeceğini belirmişti – H.A.). Ben zaten buradayım, sizi koruyorum, silahlandırıyorum, eğitiyorum. Ben buradayken size kimse bir şey yapamaz. Tayyip’in kuru gürültüsüne kulak asmayın ama fincancı katırlarını ürkütmeye de gerek yok. Benim işaretimi bekleyin, demeye getirdi.

Tayyip, özellikle Rusya’nın girişimleri sonucu, ayak sürüyerek de olsa Esad yönetimi ile “normalleşme” görüşmeleri peşinde. Ama yukarıda gördüğümüz gibi, Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz etse de, bir yandan buna aykırı uygulamalar peşinde. SMO örgütlenmesi ve İdlib’deki Ortaçağcı katiller ve hırsızlar sürüsünün desteklenmesi bunun ürünü.

Buna rağmen, ABD tarafından iki uyarı yapıldı: Birincisi, başta Türkiye kontrolündeki Azez ve El-Bab olmak üzere Suriye’de SMO içinde yer alan yobaz silahlı gruplar Türkiye karşıtı eylemlere girişti. Türk bayrakları yakıldı, Türk TIR’ları yakıldı, sürücüleri hırpalandı; Afrin’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne silahlı saldırılarda bulunuldu.

Yobaz dinci katiller sürüsü tarafından yakılan Türk TIR’ı.

Bu saldırıları tabiî ki CIA örgütledi. Arkasından Türkiye yetkilileri, “51 Suriyeli sivil ve askeri şahsiyet” ile bir görüşme yaptı. Bu görüşmede cihatçı grupların, “Esad rejimi ile her türlü uzlaşmanın reddedilmesi”ni istediğini biliyoruz (https://www.marbutahaber.com/ortadogu/suriye/suriyedeki-silahli-gruplar-normallesme-gundemi-ile-tsk-ve-mit-ile-bulustu-iddiasi/). Bizim yetkililerinse, ya canınızı sıkmayın, politikada değişiklik yok, suyun üstünde öyle demek zorundayız, dediğini tahmin etmek güç değil.

İkincisi, tıpkı daha önce Trump’ın “aptallık etme” sözü gibi, Tayyip’e “gerekli” uyarı yapıldı. Birleşik Devletler Merkez Komutanlığı (U.S. Central Command, USCENTCOM veya CENTCOM) tarafından 16 Haziran’da şu açıklama yapıldı:

“Ocak-Haziran 2024 arasında IŞİD, Irak ve Suriye’de 153 saldırı gerçekleştirdi. Bu hızla IŞİD, 2023’te gerçekleştirdiği toplam saldırı sayısını iki katından fazla artırdı. Saldırılardaki artış, IŞİD’in birkaç yıldan beri azalan gücünü yeniden toparlamaya çalıştığını gösteriyor.

“IŞİD’i yenme ve dış saldırılar gerçekleştirme yeteneğini engelleme çabalarını sürdürmek için, ABD Merkez Komutanlığı, IŞİD’e karşı ortaklarımız Irak Güvenlik Güçleri ve Suriye Demokratik Güçleri ile birlikte 2024’ün ilk yarısında 44 IŞİD mensubunun öldürülmesi ve 166’sının tutuklanmasıyla sonuçlanan 196 IŞİD operasyonu gerçekleştirdi. Irak’ta 137 ortak operasyon sonucunda 30 IŞİD mensubu öldürüldü, 74 IŞİD mensubu tutuklandı. Suriye’de, SDG ve diğer ortaklarla birlikte gerçekleştirilen 59 operasyon sonucunda 14 IŞİD mensubu öldürüldü, 92 IŞİD mensubu tutuklandı.

“Yukarıdaki operasyonlar sonucunda Irak ve Suriye’de sekiz üst düzey IŞİD yöneticisi öldürüldü, 32’si yakalandı...

“(…) Irak ve Suriye’de sayıları yaklaşık 2.500’ü bulan IŞİD savaşçılarının sürekli takibi, IŞİD’in kalıcı yenilgisi için büyük önem taşımaktadır.” (https://www.centcom.mil/MEDIA/PRESS-RELEASES/Press-Release-View/Article/3840981/defeat-isis-mission-in-iraq-and-syria-for-january-june-2024/).

Burada deniyor ki, bak IŞİD güç topluyor, henüz yenilmiş değil. Onunla mücadelede bana Kürt örgütlerinin desteği gerekli. IŞİD’i kalıcı olarak yenmek için Kürtlerle işbirliği yapıyorum. Fazla gürültü etme! Bu açıklamanın zamanlaması da son gelişmelere uyuyor.

Bu konuda Amerikan Emperyalizmine, “Ey Amerika, IŞİD’i kuran da, yönlendiren de, eğiten donatan da, başta Suriye ve Ortadoğu Halkları olmak üzere insanlığın başına bela eden de sensin, IŞİD’i bahane ederek kukla Kürt devleti kuruyorsun”, diyen var mı? Gerçek bu değil mi? BOP Eşbaşkanı Tayyip bunu bilmez mi?

Emperyalizm 2015’ten beri Kuzey Suriye’de, Fırat’ın doğusunda, açık açık bir kukla Kürt Devleti kuruyor. Tayyip “gık” diyebildi mi? Veya der mi? Bu süreç BOP uygulamasının bir parçası değil mi? Ve Tayyip BOP’un Eşbaşkanı değil mi?

Özetle Tayyip; arada bir iç pazara yönelik, yüksek perdeden “Ey Amerika”, “Ey İsrail” çıkışları yapsa da, kesinlikle samimi değildir. Amacı halkımızın gözünü boyamaktır. Belki biraz da “vanminut” oyununda olduğu gibi Ortadoğu Halklarının gözünü boyar.

Bu süreçte olan şudur: Rusya akıllı politikalarla Tayyip’in hareket alanını daralttı: S-400’ler, Akkuyu nükleer santrali, doğalgaz desteği, Astana ve Soçi görüşmeleri gibi. Ancak, Tayyip sonuçta ABD tarafından ülkemizin başına getirilmiş ve hâlâ emperyalizm tarafından kullanılan bir uşak. Suriye’de de hainliğini sürdürecektir. Sözlerinde kesinlikle samimi değildir. Esad’ın, “normalleşme” girişimlerine soğuk bakışı bundandır ve yüzde yüz haklıdır.

Türkiye’nin başında bu iktidar kaldığı sürece Suriye sorununun adil ve kalıcı çözümü mümkün değildir. En büyük tehlike budur.

İkinci büyük tehlike Amerikancı Kürt Hareketi PKK/KCK/PYD/YPG’dir. Yapılması gereken şudur: Ortadoğu’da kukla Kürt devleti kurmaya çalışan ABD Emperyalizmini Ortadoğu’dan kovmak. Suriye, İran, Rusya ile birlikte davranılarak bu yapılabilir. Ama böyle bir girişimi “BOP Eşbaşkanıyım” diyen biri yapamaz. Yoksa ABD Emperyalizmi, Tayyip’in mal varlığını gündeme getiriverir ve Tayyip de hemen yelkenleri suya indirir. Dolayısıyla Suriye sorununda da son yapacağı ABD uşaklığıdır. Kaçınılmaz olarak hainlik yapacaktır.

Ya muhalefet?

Muhalefetin başı da ABD tarafından bağlanmıştır.

Özgür Özel, Kaçak Saray’a Tayyip’in elini öpmeye giderken yanında kim vardı?

Namık Tan adlı sınanmış, kontrollü Amerikan uşağı.

Namık Tan, yurtsever denizci subaylarımız tarafından geliştirilen “Mavi Vatan” tezi için ne dedi?

“Masal”!..

Gene CHP’nin başındaki Amerikancı diplomatlardan Ünal Çeviköz ne dedi Mavi Vatan için?

“Saldırgan ve yayılmacı”!

Daha öteye gitmeye gerek yok.

Maalesef durum kötüdür. Biz yatıp kalkıp Esad’ın direnişine şükredelim. Yoksa emperyalist siyaset ülkemiz topraklarında da projesini uygulayacaktı. Esad’ın direnişi şimdilik oyunu bozdu. Ama şimdilik! Çünkü altyapı hazır. Muhalefetin durumunu gördük. Ülkede 13 ila 15 milyon ne idüğü belirsiz işgalci var. Emperyalizm “Ha” dese bunların bir kesimi silaha sarılacaktır. Tarikatlar, cemaatler cirit atıyor. Ekonomi malûm, halkın yoksulluktan anası ağlıyor. Ordunun başı Amerikancı dinciler tarafından bağlanmış.

Bu kötü durumdan ülkeyi kim kurtaracak?

Gerçek Devrimciler. Gerçek Devrimciler bugün öncelikli olarak Antiemperyalist bayrak altında halkımızı derlemelidir.

Dolayısıyla “Yankee Go Home!” diyoruz.