Trump’ın Borusu: Kimin için çalıyor?
Trump’ın Borusu: Kimin için çalıyor?
ABD Başkanlık Seçimlerini, beklentinin tersine, aykırı sözler eden, uçkun bir siyasetçi portresi çizen Donald Trump kazandı. Ocak ayında koltuğa oturacak.
Daha önceki başkanlık seçimlerinde olduğu gibi medyada Trump’a da büyük değişiklikler yapacak gözüyle bakılıyor. AKP tayfasının da böyle bir beklentisi var. Hatta, “Hillary’e göre iyi oldu” diyebilen akıllı paşalarımız var.
Amerikan Emperyalizmi öteden beri böyle yapar. Tüm imkanlarını seferber ederek, başta emperyalist basın yayın kuruluşları sayesinde, başkanlık seçimlerini sanki gerçekten de büyük bir değişiklik olacakmış gibi sunar. Oysa “iki partili” düzen kuruludur ABD’de. Bir Cumhuriyetçi Parti’den, bir Demokrat Parti’den başkan seçilir. Amerika’nın emperyalist siyasetinde köklü, stratejik bir değişiklik de olmaz. Hedefler önceden belirlenmiştir. Bu hedefe yönelik küçük taktik değişiklikler yapılabilir sadece. O da olursa…
Sekiz yıl önce Obama seçildiğinde de böyle olmuştu. Obama’nın siyahi oluşu, bir bakıma Amerikan Emperyalizminin bu oyununu kolaylaştırmıştı. Biz daha seçildiğinde Obama’yı “Emperyalizmin Yeni Silahı” olarak tanımlamıştık. Emperyalizm, oyunu sürdürerek 2009’da Obama’ya Nobel Barış Ödülü’nü bile verdirdi. Şimdi Barış Ödüllü Obama’nın Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Çin sınırından Batı Afrika’ya kadar döktüğü kanı görüyoruz. Bush zamanında başlatılan projeyi daha da fütursuzca sürdürmek oldu Obama’nın yaptığı. Milyonlarca insan katledildi, katlediliyor. Suikastler yapıldı, yapılıyor… Bölge halklarına emperyalist terör uygulandı. Hem de “teröre karşı” denerek… Yeri gelmişken, dünya üzerinde en büyük terörist ülkenin Amerikan Emperyalizmi olduğunu da vurgulayalım.
Emperyalizmde devlet Finans-Kapital ile bütünleşir. Dolayısıyla devlet, uluslararası tekellerin bir yönetim aracı haline gelir. Siyasetçiler kaçınılmaz olarak tekellerin siyasetini güderler. Çünkü siyaset bir üstyapı kurumudur. Belirleyici olansa maddi altyapı, üretim ilişkileri, ekonomidir.
Ekonomide bir değişiklik oldu mu? Üretim biçimi ve ilişkileri değişti mi? Tekeller iktidarı yıkıldı mı?
Değişmedi!
Şimdi Trump’ın gelişiyle bu politikanın değişeceğini ummak saflık olur.
O halde koparılan bu tantana ne?
Emperyalizm döneminde, sermaye büyüdükçe tekellerin kâr oranı düşer; kapitalizmin doğası gereği yaklaşık her on yılda bir tekrarlayan ekonomik bunalımları derinleşir ve sıklaşır. En son 2008’de başlayan derin bunalımın etkileri günümüzde hâlâ sürmektedir. Trump’ın daha fazla oy almasının başlıca nedenlerinden birisi de ekonomik şartlardır. Ancak, emperyalist kapitalizm kendi kronik ve onmaz hastalığını sanki “işe yaramaz”, “yük oluşturan” yabancılardan, “tembel”, “potansiyel suçlu” siyahi insanlardan, “terörist” Müslümanlardan kaynaklanıyormuş gibi gösterir. Trump’lar, Berlusconi’ler, Sarcosy’ler vb. böyle ortaya çıkar.
Dünya halklarının, kanlı emperyalist siyasetin değişmesi yönünde bir beklentisi vardır aslında. Bunu da kullanır emperyalizm. Böylece bu yönde bir değişiklik olabilecekmiş gibi sunar emperyalizm. Yeni bir kan gibi gösterir yeni başkanı. Hillary Clinton, dökülen kandan başlıca sorumlu politikacılardan birisiydi. Hem Amerikan Halkının, hem de dünya halklarının gözünde yıpranmıştı dolayısıyla. Seçimde başarı bakımından tek cazibesi kadın siyasetçi olmasıydı.
Ama işte Trump seçildi. Ve Trump gibi “halk dalkavuğu” bir siyasetçiyle halkları, özellikle de Amerikan Halkını kandırmak çok daha kolay olacaktır.
BOP, Trump, “Kürt Sorunu” ve Malum Kişi
Feto’nun destek verdiği Clinton seçilemeyip Trump seçilince pek sevindi bizim din bezirgânları. Üstelik, Trump’ın ekibinden olup Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atayacağını belirttiği eski general Michale Flynn, “Feto’nun yükünü neden taşıyalım, verelim gitsin” anlamına gelen sözler sarfetmişti. Ama aynı Flynn, Kürt Sorunu konusunda neler diyor, bakalım:
“Trump Yönetiminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapması beklenen General Mike Flynn, Trump’ın Kürtlere büyük önem verdiğini ve önümüzdeki dönemde destek noktasında yeni gelişmeler kaydedileceğini söyledi. Fynn, gelecekte bir “bağımsız Kürdistan devleti”nin kurulabileceğini söyledi.
“Irak Kürt Bölgesi’nde yayın yapan Kurdistan TV’ye konuşan Fynn, Donald Trump’ın Kürtlere verdiği büyük önemi vurguladı. Flynn bir soru üzerine “Peşmerge en kahramanca mücadeleyi veren güçlerdendir. Peşmergeyle birlikte yürüttüğüm çalışmalar, bana Peşmergenin, çok yetenekli bir yönetime ve önemli bir örgütlenme yapısına sahip olduğunu gösterdi. DAİŞ’in tamamen yok edilmesi için ABD’nin daha fazla yardımına ihtiyaçları var” dedi.
“K24’e göre, açıklamaları sırasında “Bana göre Kürtler, bugüne kadar rastladığım en kahraman topluluklardandır” diyen Flynn, “kurulacak bağımsız Kürdistan devletine ABD ve koalisyon ülkelerinin destek vermesinin önemli olduğunu” ifade etti.
“Mike Flynn, ‘Bana göre yeni bir Ortadoğu şekillenecek ve Irak ile Suriye bütünlüğünü koruyamayıp dağılacak. Ortadoğu’da üç veya dört yeni devletin doğacağı kanaatindeyim ve gelecekte bir bağımsız Kürdistan’ı göreceğimizi söyleyebiliriz’ şeklinde konuştu.” (http://odatv.com/trumpin-sag-kolu-bagimsiz-kurdistani-gorecegiz-2311161200.html).
Emperyalizmin BOP kapsamında en önemli stratejik hedeflerinden birisi de Bağımsız Kürt Devletinin kurulmasıdır. Bunu açıkça ifade ediyor müstakbel Ulusal Güvenlik Danışmanı, Trump’ın sağ kolu. Nitekim, daha önce de pek çok kez yazdığımız gibi, emperyalizm tarafından yaratılan IŞİD’in manevraları da buna yönelik. Bu sayede emperyalist destekli Kürt Hareketi, IŞİD’e karşı “muzaffer” kılınarak Kürt ulusal bilinci bileniyor, moralce güçlendirilerek “Kürt Birliği”nin sağlanması hedefleniyor. Bu birliğin sağlanmasında Barzani odaktır. İlk hedef Barzani Kürt Devleti’nin oluşmasıdır. Bizim Amerikan Uşağı din bezirgânları da bu yönde yönlendirilirler.
Nitekim, bu yıl CIA’nın yan kuruluşu Rand Corporation tarafından yayımlanan “Bağımsız Kürdistan’ın Doğuracağı Bölgesel Sonuçlar” başlıklı kitapta şunlar yazılı:
“Bir zamanlar Bağımsız Kürdistan’a şiddetle karşı olan Türkiye, şimdi Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KRG) ile yakın politik ve ekonomik bağlar kurmuş durumda.
“Türkiye’nin çıkarı bakımından, Kürt bağımsızlığına doğru yavaş ve düzenli bir ilerleyiş önemli politik ve ekonomik çıkarlar sağlar, ancak, bağımsızlık yönünde hızlı davranılması – özellikle de Türkiye ve Suriye’deki Kürtler için özerkliğin KRG tarafından açıkça teşvik edilmesi – politik ve ekonomik riskler getirir.” (Alireza Nader, Larry Hanauer, Brenna Allen, Ali G. Scotten. Regional Implications of an Independent Kurdistan, Rand Corporation 2016)
Bütün bunlara rağmen, Trump’ı kutlamak için ilk arayanlardan birisi Malum Kişi oluyor.
Bu ne demek?
Elbette, “Uşağınım, beni deliğe süpürme, kullan.”, demek istiyor. Çünkü din bezirgânları için vatan millet hikayedir. Sınıfsal olarak Tefeci-Bezirganlığa dayanırlar ve Tefeci-Bezirgan sınıf için vatan millet değil, Ümmet vardır. Dolayısıyla din bezirgânları için birincil önemde olan koltukları, vurgunlarıdır. Bunun için vatana millete karşı her türlü hainliği yaparlar. Bunda zerre kadar tereddüt etmezler.
Trump Yönetimi içinse önemli olan din bezirgânlarının uşaklığını sürdürmesidir. Bu bakımdan emperyalist politikalar doğrultusunda kullanabildikleri kadar kullanırlar uşakları. Bugün Din Bezirgânlarının din temelli faşizme karan diktatörlük ile dışarıda yürüttükleri Irak ve Suriye siyaseti olsun, içeride yürüttükleri laiklik ve Cumhuriyet karşıtı siyaset olsun, tam emperyalizmin istediği yöndedir.
Zaten, herhangi bir yönetim emperyalist politikalara uyum sağlamaz, aykırı düşerse, bizimkilerin deyişiyle deliğe süpürüverir, emperyalizm. Yukarıda sözünü etiğimiz Michael Flynn, bu konuda uşakları şöyle uyarıyor:
“Nasıl kazanacağız? Düşmanımızı destekleyen rejimlerle doğrudan yüzleşip, onları zayıflatıp mümkün olduğunda da devirerek.” (Aktaran: Tolga Tanış, Hürriyet, 20 Kasım 2016. Kaynak: Michael T. Flynn, The Field of Fight: How We Can Win the Global War Against Radical Islam and Its Allies, Temmuz 2016)
Trump iktidarına gelince
Trump seçim sürecinde aykırı gibi gelen sözler etse de, gerek ABD’de, gerekse dünyada emperyalist politikaların dışına çıkamaz. Yoksa, akibeti Kennedy’lere benzer. Vaktiyle Kennedy’nin Başkanlık Döneminde (Ocak 1961-Kasım 1963) CIA’nın yönlendirmesiyle Küba’ya karşı yürütülen Domuzlar Körfezi saldırısında (Nisan 1961, Kennedy daha 3-4 aylık başkandır) başarısız olan ABD Emperyalizmi, Kennedy’yi bu kez Vietnam’a saldırmaya zorluyordu. Domuzlar Körfezi’ndeki başarısızlığın ardından Vietnam saldırısı için bir türlü onay vermeyen Kennedy, emperyalizm tarafından yok ediliverdi.
Trump için de bu durum geçerlidir. Bunun ille de suikast ile olması gerekli değildir Trump için. Çünkü Trump’ın pek çok yasa dışı eylemi vardır. Gerektiğinde bunlar kullanılabilir. Bu seçenekler şimdiden dile getirilmektedir. Örneğin, kimse şans vermezken Trump’ın seçileceğini tahmin eden Amerikan Üniversitesi (Washington) tarihçilerinden Prof. Allan Lichtman, Trump’ın görevden alınabileceğine yönelik de şunları söylüyor:
“Öncelikle, yaşamı boyunca Trump’ın başı yasalarla belada oldu. New York’ta yasa dışı bir hayır kurumu çalıştırdı. Bu hayır kurumu üzerinden yasa dışı bir katkı kampanyası yürüttü. Bu hayır kurumunu, işle ilgili kişisel borçlarını kapatmak için kullandı. Bir mahkeme ile [Etkili Şantaj ve Yolsuzluk Örgütleri Yasası’na göre] karşı karşıya.” (http://theweek.com/speedreads/662318/professor-predicted-trump-win-election-now-predicts-how-trumps-presidency-end).
Trump hakkında Amerikan basınında yer alan başka pek çok haber var. İşte bunlardan bir başkası:
“New York Times’ın Cumhuriyetçi Parti kaynaklarına yakın muhafazakar köşe yazarı David Brooks’un bir yazısı da ‘Trump’ın başkanlığının kısa süreceği’ iddialarını yeniden gündeme getirdi.
“YA İSTİFA EDECEK, YA DA AZLEDİLECEK”
“Amerika Bülteni’nde yer alan habere göre Brooks, New York Times’ta Cuma günü yayınlanan “Trump Tower’dan görünen manzara” başlıklı yazısının sonunda, “Trump’ın bağnazlığı, sahtekarlığı, yalancılığı kınanmalı. Ahlâki olarak uyuşturulmamalıyız. Onu, onun yelkenini şişiren sorunlarla yüzleşebilecek bir programla ikame etmeliyiz. Nihayetinde, bu şahıs, bir yıl içinde muhtemelen ya istifa edecek veya azledilecek. Gelecek, düşündüğünüzden yakın” diye yazdı.” (http://www.haberler.com/trump-ya-gonderilecek-ya-da-istifa-edecek-8964555-haberi/)
Demek bizden çok farklı değil ABD’de de durum. Yolsuzluğa bulaşmış bir siyasetçi Başkan olabiliyor. (İşin boyutları birbirinden çok farklıdır tahminimizce. Ama biri de bir, bini de bir yolsuzlukta.) Durum içler acısı… Emperyalizm halkları işte böylesine açmaza sürükleyebiliyor. Bunun başka pek çok örneğini diğer kapitalist ülkelerde görmek mümkün.
Ne diyelim?
Hayrını görsünler!
Özetle, Trump’ın gelişiyle Amerikan Emperyalizminin stratejik politikası değişmez. Taktik değişiklikler olabilir. Emperyalist strateji bellidir: BOP ve BOP kapsamında Bağımsız Kürdistan. Bizi yönetenler bu stratejiye hizmet ettiği sürece korunur, kollanır ve kullanılırlar. Aykırı düşmeleri durumunda beyzbol sopası gösterilir ve ayar verilir. Hâlâ uyum sağlamazlarsa kıçlarına bir tekme vurulur. Süreç böyle gelişecektir. Malum Kişi’nin ve çevresinin esip gürlemesi kimseyi kandırmasın. Tümüyle iç politikaya yöneliktir. Alttan alta yalvarırlar neredeyse.
Şu anda yürütülmekte olan politika (halklarımızın ayrıştırılması, Kürt Sorunu’nun deşilerek daha da büyütülmesi, Suriye ve Irak’ta yapılanlar), hep emperyalist politikalarla uyumludur. Biz devrimcilere düşen bu gerçekleri halkımıza gösterebilmektir.
Malum Kişi, 15 Temmuz’dan beri kendi kaderiyle ülke kaderini birmiş, ortakmış gibi göstermektedir. Maalesef bunda başarılı da olmaktadır. Oysa tersine, Malum Kişi’nin iktidardan düşüşü Türkiye’nin hayrınadır. Halkımız gerçeği görse, yapılanların Türkiye’nin yararına değil zararına olduğunu, emperyalist politikalar doğrultusunda davranıldığını anlasa, din bezirgânlarının kuyruğunu düğümleyebilir.
Yazımızı, ulu ozanımız Aşık Veysel’in anlamlı dörtlükleriyle bitirelim:
Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır
Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Diz diz eden her sineğin bal’olmaz
Peteksiz arının balı yalandır
İnsan bir deryadır ilimle mahir
İlimsiz insanın şöhreti zahir
Cahilden iyilik beklenmez ahir
İşleği ameli hâli yalandır
Cahil okur amma alim olamaz
Kâmillik ilmini herkes bilemez
Veysel bu sözlerin halka yaramaz
Sonra sana derler deli yalandır
Âşık Veysel